Kerim olan Rabbimizin sonsuz kerem ve lütfünün bir izharı olan on bir ayın sultanına yeniden kavuştuk. İlahî bir gündem olan Ramazan, tüm sahte gündemleri gölgede bırakarak varlık alemine geldiğinin müjdesini verdi. Bu müjdeyi doğru anlayanlar Ramazan’dan kazançlı çıkacakken, bu ilahî müjde ve tabi ki fırsatı anlayamayanlar büyük bir kayıp ile ellerindeki bu ikramı değerlendiremeyeceklerdir. Kaybedenlerden değil kazananlardan olmak için Ramazan’ın hakkıyla ihyası nasıl olmalıdır? sorusunu sormalı ve buna cevaplar aramalıdır. Hakkıyla bir ibadeti, bir dini hüküm ve sorumluluğu yerine getirebilmenin en önemli yolu öncelikle o vazedilen hükmün hikmet ve sebebini anlayabilmek, anlayabilmenin çabasını verebilmektir. El –Hakim olan Allah’ın her işinde hikmet vardır. O’nun hikmetinden sual olunmaz, ama O hikmetsiz de iş yapmaz. Bu bilinçle Rabbimizin bize emrettiği her hükümde böyle bir hikmetin varlığını bilmemiz ve bu hikmeti anlamaya çalışarak murad-ı ilahiyyeyi kavramanın yollarını aramak zorundayız. Öyleyse bu noktada Ramazan’ın hikmetini sorgulayabiliriz; neden Ramazan? neden bir ay? neden bu ay? Bu nedenlere bir çok cevap verilebilir, çünkü Ramazan’ın bir tek hikmetinden değil, bir çok hikmetinden bahsedilebilir. Ama ben sadece bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. O da Ramazan’ın adamlığını yitirmeye her zaman için meyilli olan insana, tekrar adamlığını hatırlatarak onu yeniden adam etmeye çalışmasıdır. Bundan dolayı Ramazan’ın fonksiyonu için söylenecek en önemli nokta, bu ayın insanı adam etmek için gelmesidir.
İnsan unutan, cahillik eden, kirlenen, her an günah ile yüz yüze gelen bir varlıktır. İşte on bir ayın sultanı insana unuttuğunu hatırlatmak, ihmal ettiğini yeniden yapmasını sağlamak, kirlendiği alanları ise yeniden arındırmak için gelir. Adetleşen amelleri ibadetleştirmeye, ruhu kaybolan eylemleri derinleştirmeye, sadece lafızlarda kalan istiğfar ve tevbeleri aksiyona dönüştürmeye gelir. Farkında olmadığı maddi ve manevi hastalıklarına şifa vermeye, onun için sıradanlaşan ama aslında çok önemli olan yığınla şeyi hatırlatmaya gelir. Allah’ı gündemine taşıyarak Rabbi ile ilişkisini yeniden imar etmeye, doğru bir Allah-insan ilişkisini kurmaya gelir. Etrafında olup bitenlerin farkına vardırmaya imanın ona yüklediği sorumlulukların neler olduğunu hatırlatmaya gelir. Ona sayılmayacak kadar nimet verildiğini öğretmek ve bu nimetlere karşı mümin duruşun nasıl olması gerektiğini öğretmek için gelir. Zihnindeki yanlış coğrafi sınırları yeniden çizmeye, yüreğin de ona, alemin tamamını dert edindirtmeye gelir. Kopardığı bağları yeniden tesis etmeye, yıprattığı ilişkileri tekrar onarmaya, olmayan bağları ise kurmaya gelir. Ümmeti olmakla şeref duyduğu, ama hayatında O’na pek de yer vermediği Muhammed’i (s.a.v.) yeniden onunla tanıştırmaya gelir. Gökyüzünün yıldızları olan sahabeleri ona hatırlatarak onlar gibi olunabileceğini ve olunması gerektiğini belletmek için gelir. En kıymetli hazinesi olan zamanın değerini ona öğretmeye, elindeki bu tek ve tekrarı olmayan hazineyi doğru kullanmasının önemini öğretmeye gelir. Ona sorumluluğu altında olan insanlara karşı ne kadar görevini yerine getirdiğini hatırlatmak için gelir. Şu ilahî buyruğu hayatının eksenine yerleştirmek için gelir.“Ey inanlar! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrim Sûresi 66\6)
Ona sadece Allah için ve Allah namına iş yapması gerektiğini öğretmek, Ondan gayrisine tenezzül edilmeyeceğini, bel bağlanılmayacağını, dayanılmayacağını öğretmek için gelir. Ona açlığı, susuzluğu, fakirliği ve yokluğu göstermeye ve bunlara karşı neler yapılacağını öğretmeye gelir. Yıllık maddi ve manevi muhasebesini yaptırmak, hesaba çekilmeden kendisini hesaba çekmesinin önemini hatırlatmaya gelir. Ona sabrın gerçek manasını öğretmeye, sabrın miskinlik etmek değil, direnmek olduğunu hatırlatarak neye,nasıl,ne kadar sabredilmesini öğretmek için gelir. Ona iktisat ve tasarrufun en büyük zenginlik olduğunu öğretmek ve böyle bir hayatın insana kazandıracağı kazanımların neler olduğunu göstermek için gelir.
Yani Ramazan adam etmeye gelir. Peki herkesi mi? Elbette ki değil! Ya kimi? Tabi ki adam olmak isteyeni… Ramazan ancak adam olmak isteyene Ramazan’dır. Eğer insanda böyle bir istek yoksa bir ömür Ramazan’a şahit olsa da elde edeceği şey ya açlık ve susuzluk yada adetleştirip, festival ve eğlenceye dönüştürdüğü bir zaman dilimidir. On bir ayın sultanı hoş geldi ama hoş buldu mu acaba! Hadi onu hoşnut edelim ki o ayın sahibi olan da bizi hoşnut etsin. Söz veriyor muyuz adam olmaya? Kimin gibi adam olmak dediğinizi duyar gibiyim. Kimin gibi olacak tabi ki insanlığın iftihar tablosu ve O’nun güzide ashabı gibi…
Muhammed Emin YILDIRIM