Riyanın Kur’an içerisindeki tarifi çok önemlidir. Vahiy eşsiz lisanı ile Bakara suresinde bu hastalığı şöyle teşhis eder. “Malını gösteriş için harcayan insanın durumu “safvan’in aleyhi turab” üzerinde biraz toprak bulunan büyük bir kayaya benzer. (dışardan bakan o toprağa aldanarak, o kayayı verimli bir arazi zanneder.) Ama üzerine biraz yağmur isabet edince o yağmur toprağı alır götürür, geriye sadece kaya kalıverir.” (Bakara suresi 2/264)
Kur’an’ın çok güzel bir ifade ile vasfettiği bu hastalık, görüntü ile içeriğin uyumsuzluğunu insana anlatan önemli bir örnektir. İnsan ister kendi yaptığı, ister başkasının yaptığı bir eylemi değerlendirirken hemen dış görüntüye bakıp hüküm vermemeli, bazen dış görüntünün insanı yanıltabileceğini unutmamalıdır. Bunun için bir eylemin salih olup olmadığına karar verirken görüntü ile beraber o eylemin yapılış maksadına iyice bakılması gereklidir. Failin maksadı, görüntüye aldanmaksızın o eylemi yüceltebildiği gibi, sahibinin yüzüne atılmasına da sebep olabilir. Fail eylemi ile başka insanları aldatabilir. Yaptığı hayır işlerinde başka hesaplarının bulunuşunu fark ettirmemek için görünen kısmı iyi ambalajlayabilir. Ama unutulmaması gereken çok önemli bir şey var ki oda Allah’ın el-Habir oluşudur. O (c.c) Habir’dir; her şeyden haberdar olandır.
O’nun (c.c) Habir oluşunu bize bildiren Kur’an ayetleri üç farklı biçimde kullanım gerçekleştirir. “İnnallahe Habirun bima tamelun – yefalun – yesneun” Allah yaptıklarınızı, ortaya koyduklarınızı ve yapmakta olduklarınızı bilendir. Bu kullanımlarda ortaya çıkan üç eylem şekli çok önemlidir. “Amel, fiil, sunu”. Bu üç kelimeye de biz Türkçe de aynı anlamları yükleriz. Ama Arapça kullanımlarında üçü de farklı bir alana işaret etmektedir. Şöyle ki; Fiil; eylemin sadece görünen kısmına, fiziki yönüne, Amel; eylemin fiziki yönüne işaret etmekle birlikte, metafizik yönüne yani aklın kalbin tasavvurun eylemine, Sunu; ise eylemi oluşturan ana etkene, o eylemin yapılış maksad ve maksuduna işaret etmektedir. Bunun için İbn Faris Sunu kelimesini açıklarken der ki; “Terkibü’l eşya fi’l madde” “Eşyayı oluşturan ana madde, element veya unsur”
İşte fail herhangi bir eylemi ortaya koyunca, o eylemin görünen kısmı olan fiilin salih olarak bilinmesinin yanında, akıl ve kalbinin de yani amelinin de salih olması, onunda ötesinde sunu’un yani eylemin yapılmasının asıl maksadının salih olabilmesi çok önemlidir.
Yaptığımız tüm eylemlere bu göz ile bakmaya başladığımızda, Allah için yaptığımızı iddia ettiğimiz her işe neden, neyle nasıl sorularını sormaya başlarız.
Bu eylemi neden yaptım maksadım neydi? Yaparken neyi amaçladım? Yine bu eylemi neyle yaptım? Kullandığım araç neydi? Meşru muydu? Nasıl ortaya çıkardım, nasıl sergiledim?
Bu üç soru aslında yukarıda ifade ettiğimiz üç ayrı forma tekabül etmektedir. Neden? – sunua, neyle amele nasıl fiile karşılıktır.
El-Habir olan Allah işte kulunun neden, neyle, nasıl yaptığını en ince ayrıntısına kadar bilendir. O halde gizlemeye gücümüz yetiyorsa gizleyelim, kandıralım, hem kendimizi hem başkalarını! Yok eğer gücümüz yetmiyorsa -ki yetmiyor- sahabe endişesi taşıyarak her eylemimizi sorgulayalım. Riya hastalığına karşı uyanık olalım eylemlerimizi niçin, ne adına, ne maksatla yaptığımızı iyice tespit edelim… Yoksa bir gün yağmur bizimde amellerimiz üzerine yağar, bizde çıplak bir kaya gibi ortada kalıveririz.
Muhammed Emin YILDIRIM