Muhammed Emin Yıldırım Hocamız geçtiğimiz günlerde IGMG tarafından düzenlenen bir program için Almanya’nın Finnentrop bölgesindeydi. Hocamız “Sahabenin Gençleri, Ümmetin Gençlerinin Rehberleri” serlevhası altında ashab örnekliğini anlattı.
Sahabe neslinin, bu zamanda karşılaştığımız ve karşılaşmamız muhtemel sorunlara cevap, örnek bir nesil olduğunu belirterek sözlerine başlayan Hocamız şunları söyledi: “Allah, onlar üzerinden Kur’an’ı hayata dönüştürmüştür. Sahabe nesli, en güzel örneğin en güzel örnekleridir. Öyle ise dertlerimize çareyi başka yerlerde aramayalım.”
Konferans süresince çağın eksiklerine karşın sahabe örnekliğini anlatan Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, ashabın rehberiyetini 6 madde altında toparlayarak bu konulara asrı saadetten gösterdiği örnek tablolar ile önemli noktalara değindi.
Sahabenin rehberiyetini konuştuğumuz zaman değinmemiz gereken noktalar şunlardır:
1- İslam, onlar için bir ders değil bir dertti, hem de sevilmesi gereken bir dertti.
Bugün içimizde İslam’ı en az bilenler bile sahabenin bazılarından daha fazla bilgiye sahipler. Hz. Hâlid b. Velîd Fatiha’yı bile okurken zorlanıyordu. Bu işin azığı sadece bilgi değildir. Bu işin azığı aşktır, derttir. Eğer siz İslam’ı dert edinirseniz, çağın Ferhat’ı olur önünüzdeki dağları deler geçersiniz.
Dünyanın derdini çektiğimiz kadar ahiretin derdini çekmiyoruz. Çekmediğimiz için de hayatlarımız değişmiyor.
Gerçekten, yürekten ızdırabını çektiğimiz şeyleri mi çocuklarımızdan istiyoruz yoksa ızdırabını çekmediğimiz şeyleri mi çocuklarımızdan istiyoruz?
Çocuklarımız sabah namazına kalkamadığında da okula geç kaldığı kadar üzülüyor muyuz?
2- İman onların dünyasında sadece bir ikrar ve itiraf değil aklı, zihni, kalbi kuşatan ve hayatın tamamına etki eden bir haldi.
Soralım kalplerimize;
Eğer Allah’ı sever gibi bir şeyleri seviyorsak
Eğer Allah’tan korkar gibi bir şeylerden korkuyorsak
Eğer Allah’tan bekler gibi birilerinden bir şeyler bekliyorsak
Eğer Allah’tan ümit eder gibi bir şeylerden ümit ediyorsak biz “La ilahe” diyemedik demektir.
Biz imanı tam anlamıyla kavrayamadığımız için iman hayatlarımızı şekillendirmiyor.
3- İhlas, onların dünyasında rol yapma değil; Allah’a yakınlık çizgisi olan murakabe şuurunu elde edip, ne yaparsa yapsın Allah adına, Allah namına yapmaya çalışmak.
Gözler üzerimizdeyken başka, gözler üzerimizde değilken başkayız. İş yerimizde farklı, evimizde farklı bir şahsiyetimiz var. Böyle olduğu için farkında olmadan her gün nifak çizgisini zorluyoruz.
4- Ahlak, karşıdaki insanın tavırlarına göre şekillenecek bir şey değil, her durum ve şartta Müslümanın en temel şiarıdır.
Bütün dünya yanlış olsa bile sen, doğru olmak ve o güzel ahlakı temsil etmek zorundasın.
Ahlak bizim en temel vasfımız olması gerekirken Müslümanların hayatlarından çıktığı için dünya Müslümanlara bakarak İslam’a gelmiyor.
5- Cihad başkalarına havale edilecek bir yükümlülük değil, yaşa başa bakmadan her Müslümanın sorumlu olduğu bir temel farzdır.
Cihad; İslam’la insan arasındaki engelleri kaldırmaktır. Cihadı başlatacağımız ilk alan nefsimizledir. Çünkü nefsimizle İslam arasında çok fazla engel var.
6- Sahabe hiçbir zaman algılarla, birilerinin yönlendirmeleriyle kendi düşüncelerini tanzim etmezlerdi. Onlar feraset ve basiretle meseleye bakar, her meselede Allah’ın istediği bir nazar oluşturmanın gayretini verirdi.