Muhammed Emin Yıldırım Hocamız ile “Sahâbe İklimi” üst başlığında, Allah’ın (cc) razı ve memnun olduğu hayatların sahipleri olan Sahâbe efendilerimizi anlamaya çalışacağımız programların altıncısı gerçekleştirildi. Hocamız bu altıncı programda “Sahâbe’nin Müftüsü: Ebû Saîd el-Hudrî” konusunu işledi.
Dersten Notlar
Rahmet Mevsimi olan üç ayların içerisindeyiz, maneviyatımızı güçlendirecek en önemli örneğimiz olan Sahabe efendilerimizi tanımaya devam ediyoruz.
Sahabe medresemizin 6. dersinde geçen sene işlemeyi planladığımız ama nasip olmayan bir büyük sahabi efendimizi bugün anlamaya çalışacağız.
Bugünkü dersimizin sahibi Ebû Said el-Hudri (ra)…
Ebû Saîd el-Hudri Hazretleri, ne zaman gençleri görse, sevinir, kalbi yerinden çıkacak gibi olur ve onlara şöyle seslenirdi: “Merhaba, ey Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bize vasiyet ettiği gençler! Resûlullah bizlere, meclislerimizde size yer açmamızı ve hadisleri size öğretmemizi emrederdi. Çünkü siz bizim halefimizsiniz ve bizden sonraki Ehl-i Hadis siz olacaksınız.” (Beyhakî, Şu‘abü’l-İmân, II, 275)
Gençler, sizi bekliyor gençler…
“Size inanmadığım için yemin ettirmedim. Fakat Cebrail (as) gelerek bana, Allah’ın (cc) sizler ile meleklere karşı iftihar ettiğini bildirdi.” (Müslim, Zikir, 40; Tirmizî, Deavât, 4)
Sahabe’nin ilim kalelerinden olan Ebû Said el-Hudrî (ra) der demez, bizim aklımıza çok şey gelirde ama hemen şu 5 şey gelmelidir.
1. O, Sahâbe’nin Müksirûnundandır.
2. O, Sahâbe’nin Müftülerindendir.
3. O, Sahâbe’nin Muallimlerindendir.
4. O, Sahâbe’nin Mücahitlerindendir.
5. O, Sahâbe’nin Muammerlerindendir.
1. O, Sahâbe’nin Müksirûnundandır.
Hâkim’e (v. 405/1014) göre hadis rivayet eden Sahâbe sayısı 4000, Zehebî’ye (v. 748/1347) göre 2000, İbn Hazm’a (v. 384/456) göre ise 1008 civarındadır.
Bu konuda yapılmış bir diğer sayıma göre ise, hadis rivayetinde bulunan Sahâbe sayısının 1300 kişi olduğunu görürüz. Bu 1300 ya da bir başka sayıma göre yaklaşık
1032 kişiden 800’ü, 1 ile 9 arasında hadis rivayet etmişlerdir. Geriye kalan 232 kişi ise hadis nakli konusunda daha fazla meşgul oldukları söylenebilir.
Hadis rivayeti ile meşgul olan bu 232 Sahâbînin ne kadar hadis rivayet ettiğinin açılımına gelirsek, şunları söyleyebiliriz:
7 kişi; 1000’nin üzerinde, 4 kişi; 500’ün üzerinde, 27 kişi; 100’ün üzerinde, 194 kişi ise 10’un üzerinde hadis rivayetinde bulunmuşlardır.
Bu Sahâbîlerin kimler olduğuna gelince hepsi olmasa da, özellikle hadis kitaplarımızda Muksirûn/çokça hadis rivayet eden Sahâbîlerin isimleri ile kaç hadis naklettiklerine dair bilgiler için şu Sahâbîleri sayabiliriz:
1. Ebû Hureyre: 5374
2. Abdullah b. Ömer: 2630
3. Enes b. Malik: 2286
4. Aişe: 2210
5. Abdullah b. Abbas: 1660
6. Cabir b. Abdullah: 1540
7. Ebû Said el-Hudrî: 1170
8. Abdullah b. Mes’ûd: 800
9. Abdullah b.Amr b. As: 740
Ebû Said el-Hudrî: 1170
Bu hadislerin 43’ü Sahiheyn’de, 26’sı yalnız Buhari’de, 52’si yalnız Müslim’de, geri kalan 1049’u ise çeşitli hadis kitaplarındadır.
Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “İki haslet vardır ki bir mü’minde asla beraber bulunmazlar: Cimrilik ve kötü ahlâk.” (Tirmizî, Birr, 41)
“Şüphesiz ki sizler, sizden önceki milletlerin kötü âdetlerine, karışı karışına, arşını arşınına öyle uyacaksınız ki, onlar bir kertenkele deliğine girseler siz de arkalarından gireceksiniz.” “Sözünü ettiğiniz kimseler Yahudiler ve Hıristiyanlar mıdır?” dedik. “Onlardan başka kim olacak?!” cevabını verdi. (Müslim, İlim: 6; İbn Mâce, Fiten 17)
“Birtakım yöneticiler türeyecek, onların etrafını birtakım adamlar saracak, bunlar zulüm edecekler, yalan söyleyecekler. Bunların yanına giren, onların yalanlarına inanan, onlara zulümlerinde yardım eden benden değildir, ben de ondan değilim. Bunlara karışmayın, bunların yalanlarına inanmayın; bunların zulümlerine yardım etmeyen kimse benden, ben de ondanım “ (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 6-24).
“Benden sonra sizin için korktuğum şeylerden biri, size dünya nimetleriyle ziynetlerinin müyesser olmasıdır.” Bunun üzerine bir adam: “Hiç hayır, şerr getirir mi Yâ Resûlullah?” dedi. Resûlullah (sas) ona cevap vermeyerek sükût buyurdu.
“…Bu mal; yeşil, tatlı bir şeydir. Ondan yoksula, yetime ve yolcuya veren kimse ne iyi Müslümandır.” (Müslim, Zekât, 41; Buhari, Zekât, 47)
2. O, Sahâbe’nin Müftilerindendir.
Müftü demek fetva veren demektir. Bir şehrin veya bir ülkenin müftüsü o beldenin en önemli dini otoritesidir.
Ebû Saîd el-Hudrî elde ettiği ilimden dolayı “imam” ve “Medine müftüsü” lakaplarıyla anılıyordu.
Bugün adını bildiğimiz 10.000 sahabi içerisinden fetva verecek kadar ilmi olanlara bunlara biliyorsunuz fakih diyoruz, en fazla verilen rakam 160 kadardır ve bunlardan 20 tanesi kadındır.
Hz. Peygamber (sas) zamanında fetvâ vermekle meşhur olan on dört sahâbî vardı bunlar: Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Abdurrahman b. Avf, Abdullah b. Mes’ûd, Ebû Musa el-Eş’arî, Mu’âz b. Cebel, Ubey b. Kâ’b, Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Amr ve Hz. Âişe’dir.
Biz fetva veren sahabileri üç kategoriye ayırıyoruz.
1. Fetvası çok olanlar
2. Fetvası orta ölçekte olanlar
3. Fetvası az olanlar
– Fetvası çok olanlar
Neredeyse fetvaları bir cüz kitaba denk gelecek kadar çok olanlardır. Bunlar şu sahabilerden oluşuyordu:
Hz. Ömer
Hz. Ali
Abdullah b. Mes’ûd
Hz. Âişe
Zeyd b. Sâbit
Abdullah b. Abbas
Abdullah b. Ömer
– Fetvası orta ölçekte olanlar
Hz. Ebû Bekir
Hz. Osman
Ümmü Seleme
Enes b. Mâlik
Ebû Sâid el-Hudrî
Ebû Hüreyre
Abdullah b. Amr b. el-Âs
Abdullah b. Zübeyr b. Avvâm
Ebû Mûsâ el-Eş’arî
Sa’d b. Ebî Vakkâs
Selmân el-Fârîsî
Zübeyr b. Avvâm
Abdurrahman b. Avf
Muâz b. Cebel
Ubâde b. Sâmit
– Fetvası az olanlar
Ebû’d-Derdâ
Ebû Zer el-Gıfârî
Ebû Ubeyde b. Cerrâh
Übey b. Kâ’b
Hz. Hasan
3. O, Sahâbe’nin Muallimlerindendir.
Muallim olabilmenin ilk şartı nedir? Mutallim olmaktır. Önce talebe olunur ve o talebelik daimi olur, hiç bitmez; bu şekilde bir taraftan bu devam ederken bir taraftan başkalarına muallim olunur.
Ebû Saîd el-Hudrî’de böyle yaptı. O Resulullah’ın gözde talebelerindendi. Medineli, Ensar’dan olduğu için Suffa Mektebi’nin genç talebelerinden biri oldu ve Allah Resulü’nü adım adım takip etti. Daha sonra kendinden yaşça büyük olan sahabilerin talebesi oldu.
Hz. Ebû Bekir’den ve Ömer’den dersler aldı, hadisler öğrendi, onlara sorular sordu. Kendi ile yaşıt olan Sahabilerden ders almaktan çekinmedi.
Abdullah b. Ömer, Câbir b. Abdullah, Enes b. Mâlik gibi sahâbîler ondan istifade ettiler. Oğulları Âmir ve Abdurrahman, karısı Zeyneb bint Kâ‘b b. Ucre ile Ebû Seleme b. Abdurrahman, İbn Ömer’in âzatlısı Nâfi‘, Saîd b. Müseyyib, Atâ b. Yesâr, Saîd b. Cübeyr ve Hasan-ı Basrî gibi tanınmış tâbiîler rivayette bulunmuşlardır.
4. O, Sahâbe’nin Mücahitlerindendir.
Bu konuda kendisine hedef edindiği hadis şudur. Ebû Said el-Hudrî (ra) naklediyor ki; Resulullah (sas) buyurdular ki:”Size, insanların en hayırlısı ve en şerlisini haber vermiyeyim mi?” Sahabe: “Ver Ya Resulullah” dediklerinde, buyurdular ki: “İnsanların en hayırlısı o kimsedir ki, kendi veya başkasının atı sırtında ya da yaya olarak, ölünceye kadar Allah yolunda çalışır. İnsanların en şerlisine gelince o da, Allah’ın Kitabını okuyup (emir ve yasaklarına) riayet etmeyen kimsedir.” (Nesai, Cihad, 8)
Onun katıldığı gazve sayısı 12’dir.
Efendimiz’den sonra Hz. Ebu Bekir döneminde Ridde savaşlarına, Hz. Ömer döneminde fetih harekâtlarına, Hz. Osman dönemindeki cihad seferlerine, Hz. Ali dönemindeki savaşlara bilhassa Nehveran savaşına ve sonrasındaki cihad seferlerine katılmış, bir mücahid olarak oradan oraya koşup durmuştur.
5. O, Sahâbe’nin Muammerlerindendir.
Sözlükte muammer kelimesi “ömrü uzun olan kişi” anlamında olup hadis ilminde uzun süre yaşayan muhaddisler için kullanılır. Bunların kimler olduğu konusu biraz ihtilaflıdır. Bazıları doğum tarihi ne olursa olsun seksen yaşını aşmış kişilerin muammerûndan sayılacaklarını söylemişlerdir. Bazıları ise muammerûndan olmak için 100 ila 120 yıl arasında yaşayanların olduğunu ifade etmişlerdir.
Ebû Said el-Hudri’nin doğum tarihi, Uhud Gazvesi sırasında 13 yaşlarında olduğuna göre 612’dir. Yani o peygamberliğin 2. yılında Medine’de doğdu. Hicretin 74. yılında, Miladi olarak 693-94 yıllarında yani 82 yaşında Medine’de vefat etti.
Medine’nin Hazrec kabilesinden olup daha çok künyesiyle tanınır.
Hudrî nisbesini dedelerinden Hudre’ye nisbetle almıştır. Aslında asıl adı Sa’d b. Malik’tir.
Annesi Üneyse bint Ebû Hârise, Adî b. Neccâr oğullarından olup Resûl-i Ekrem’e biat eden hanımlardandır. Meşhur sahâbî Katâde b. Nu‘mân onun anne bir kardeşidir, yani Katade onun dayısıdır.
Ebû Saîd, Uhud Gazvesi’ne katılmak için Hz. Peygamber’in huzuruna çıktığı zaman on üç yaşındaydı.
Babası Mâlik b. Sinan, gelişmiş olduğunu söyleyerek onun savaşa katılmasını istemesine rağmen Hz. Peygamber buna izin vermedi.
Ebû Saîd el-Hudrî (ra) kendisinden öğüt isteyen birine şunları söylediği rivayet edilir:
“Allah’tan kork, çünkü her işin başı Allah korkusudur.
Cihada sarıl, çünkü cihad İslâm’ın ruhbaniyeti, dünya zevk ve lezzetlerine kapılmama hissidir.
Allah’ı zikretmeye ve Kur’an okumaya devam et, çünkü seni gökte melekler, yerde insanlar arasında yaşatacak olan budur.
Doğruyu söyle ve bunun dışında da sükûtu tercih et, çünkü bunları yaparsan şeytana her daim galip gelirsin.” (Zehebî, Siyeru A’lami’n-Nübelâ, 3/170)
”Kalpler dört çeşittir; Temiz ve nurlu kalpler; perdeli ve karanlık kalpler; çarpık kalpler; karışık kalpler. Temiz kalpler mü’minlerin kalbidir; iman bu kalplerin çorağıdır. Perdeli ve karanlık kalpler kâfirlerin kalpleridir. Çarpık kalpler münâfıkların kalpleridir; bunlar hakkı tanır, fakat onu inkâr ederler. Karışık kalpler içinde hem iman hem nifak bulunan kalplerdir; bu kalplerde kan da var, irin de var. Bunların hangisi galebe çalarsa o kalp de, o hal ve mâhiyeti alır. “(Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, III, 6-24)