Bilindiği gibi siyer, Hz. Peygamber efendimizin hayatını ve şahsiyetini, tebliğ faaliyetlerini, siyâsî ve askerî mücâdelelerini konu alan bilim dalının adıdır. Siyer kelimesi, hem Hz. Peygamber efendimizin hayatı için hem de onun hayatını anlatan kitaplar için kullanılır.
Hz. Peygamber’i (sas) tanıma çabası
Yüce dinimiz İslâm konusunda birinci derecede söz sahibi olan Yüce Allah, ikinci derecede söz söyleyen de Resûlullah’dır (sas). Müslümanlar, Allah’ı tanımak için nasıl akâid ve kelâm okuyorlarsa Hz. Peygamber efendimizi tanımak için de siyer okuyorlar. Aslında Kur’ân-ı Kerim, tefsirin ve fıkhın kaynağı olduğu gibi akâidin, kelâmın ve siyerin de kaynağıdır. Daha doğrusu İslâmî ilimlerin hepsinin kaynağı Kur’ân-ı kerimdir. Ama şurası bir gerçektir ki, Kur’ân-ı Kerim, her konuda olduğu gibi siyer konusunda da detaya girmez ve teferruâta dalmaz. Bu konuda detay ve teferruâtı, yani siyerin ince ve derin konularını biz, Hz. Peygamber efendimizden ve sahâbe-i kirâm efendilerimizden öğreniriz.
Kur’ân-ı kerim, siyer ve Hz. Peygamber efendimiz için genel bir çerçeve çizer. Müslümanın Allah ile birlikte Rasûlullah’a itaat etmesi gerektiğini, onu herkesten fazla sevmesi ve örnek alması gerektiğini anlatır. Onun âlemlere rahmet olduğunu, ilâhî bir lütuf olarak güzel ahlâk üzere gönderildiğini, vahiy alan bir insan ve son peygamber olduğunu anlatır. Kur’ân-ı Kerim, Yüce Allah ve Hz. Peygamber hakkında bize genel ve küllî kâideler verir. Biz, siyeri daha çok sahâbe-i kirâm’ın bize aktardığı bilgilerden öğreniriz.
Peygamberin izinde
Sahâbe-i Kirâm efendilerimiz içerisinde Peygamber efendimizden hiç ayrılmayanlar, devamlı onu izleyenler vardır. Efendimizin evindeki annelerimiz, özellikle Hz. Âişe annemiz, Hz. Ebû Hüreyre, Hz. Enes, Hz. Câbir, Hz. Abdullah b. Ömer, Hz. Abdullah b. Abbas, Hz. Ebû Zer bunlardan birkaçıdır. Bu güzel insanlar, sanki ellerinde sesi ve görüntüyü kaydeden bir kamera varmış gibi peygamberimizi takip etti ve gördükleri ile işittiklerini bize naklettiler. Hatta naklettikleri olayın cereyan ettiği anda kalplerinden geçirdiklerini bile gizlemedi, onu da bize naklettiler. Bu güzel insanların siyer bilgisini elde etme hassasiyet konusunda şu üç madde göz ardı edilmemelidir:
1) Olayı çok güzel izlediler. Olayın olduğu esnada dikkatlerini oraya yoğunlaştırdı ve başka bir şey ile meşgul olmadılar. Bunun böyle olduğunu onların anlatımlarından çıkarıyoruz. Yıllar sonra anlattıkları olayı sanki kameradan izliyormuş gibi anlatıyorlar. Olayı, olayın kahramanlarını, olayın yerini ve zamanı ve Hz. Peygamber efendimizin o andaki durumunu çok canlı anlatıyorlar. İşte bu net anlatımlarından anlıyoruz ki bu güzel insanlar kendilerini siyerin zaptına vakfetmişlerdi.
2) Olayın daha iyi anlaşılması ve daha net zapt edilebilmesi için gerektiği yerde Hz. Peygamber efendimize sorular sordular. Bu sorular o güzel insanların konuya çok önem verdiklerini gösterir. Bizim, keşke şurada şöyle bir soru sorsaydınız dediğimiz yerde, bir de bakıyoruz ki o soruyu hemen sormuş ve efendimizin verdiği cevabı da bize nakletmişler. Bize de “Allah sizden razı olsun!” demek kalıyor. Biz de bunu çok söylüyoruz. Çünkü bakıyoruz ki olayları bizim için zapt etmiş, bütün soruları bizim için sormuşlar.
3) Olayları gördükleri, izledikleri ve anladıkları gibi bize aktardılar. Bu konuda âdil olan bu güzel insanlar, naklettikleri olaylardan hiçbir şeyi saklamadılar ve gizlemediler. Üstelik şâhid oldukları olaylar hakkında kendi yorum ve kanaatlerini de bize aktardılar. Meselâ Hz. Ebû Bekir, son gelen âyetten Hz. Peygamber efendimizin ömrünün sona erdiği yorumunu çıkarıyor ki bu onun ne kadar derin bir anlayışa sahip olduğunu göstermektedir.
Suyu kaynağından içenler
Saygı değer okuyucularım! Bu bilgilerden sonra ben size bir iki konu ve bu konuların geçtiği kaynakları söyleyeceğim. Siz o kaynakları okuduktan sonra benim bu kısa yazımı bir daha okuyacak ve ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Aslında anlaşılmayacak bir şey yok da ben, bu yazımın o kaynaklarla birlikte okunmasını istiyorum. Daha doğrusu sizin o kaynakları okumanızı istiyor ve sizi oralara yönlendiriyorum. Yani suyu gözesinden ve kaynağından içmenizi istiyorum.
1- Suffe mektebinden bir yıldız
Medine Mescidi, Hucurât, Suffe ve Suffe mektebi siyerin ana konularından biridir. Kendisi de ashâb-ı suffe’den olan Ebû Hüreyre’yi bir dinlemenizi istiyorum. Suyu gözesinden çıktığı gibi insan eli değmeden içmenizi istiyorum. Bakın bakalım, bu samimi anlatım, bu samimi insanlar hangi dönemde ve hangi tarih kitabında var? İşte kaynak: Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi, XII, 187-189.
2- Hane-i saâdetin bir gülü
Hz. Âişe annemiz, hadis ilminin ve siyerin bel kemiğidir. Onun naklettiği hadis-i şeriflerin ve siyer anlatımlarının bizim yanımızda çok büyük bir değeri vardır. O, belli bir zaman diliminde Hz. Peygamber efendimizle beraber olmuş ve ondan hiç ayrılmamış çok zeki bir insandır. Ona Yüce Allah değer veriyor, bazı kendini bilmez insanlar değer vermese ne yazar? Kendisine atılan iftirayı yani ifk olayını ve sonrasını gelin bir de onun ağzından dinleyelim. İşte kaynak: Buhârî, Şehâdât, 15; Meğâzî, 34; Müslim, Tevbe, 56, 57, 58.
3- Hamisi Peygamber olan bir yetim
Asr-ı saâdette borç içinde kıvranan bir yetimle tanışmak ister misiniz? Hem de bir şehidin yetimi. Hz. Peygamber efendimizin ona olan ilgisini, gönül almasını, verdiği desteği bizzat o yetimin ağzından dinlemek ne kadar da güzel olur değil mi? Buyurun işte kaynak: Buhârî, Vesâyâ, 36; Meğâzî, 18.
Bu yetimin, Hz. Peygamber efendimizin desteği ile durumunu düzelttikten sonra, hendek kazılırken çekilen darlık ve yokluk anında Hz. Peygamber’i evine dâvet etmesini ve burada olup bitenleri canlı bir şekilde izlemek istemez misiniz? Elbette istersiniz. İşte kaynak: Asım Köksal, İslâm Tarihi, XII, 216-217.
4- Hâdimü’r-resûl bir genç
Hz. Peygamber efendimizin Medine hayatında kendisinden hiç ayrılmayan Enes b. Mâlik, siyer hakkında bize çok sağlam ve detaylı bilgiler veriyor. Hicret esnasında on yaşlarında bulunan, hicretten sonra da Hz. Peygamber efendimize on yıl kesintisiz hizmetiyle tanınan ve en çok hadis rivâyet eden sahâbîlerden biri olan Hz. Enes, Peygamberimizin hayatını sesli ve görüntülü kameraya alanlardan biridir. Onun hadis kitaplarında geçen rivâyetleri, bizi Asr-ı saâdete götürüyor. Onun sayesinde birçok olayı net bir şekilde izleyebiliyoruz.
5- Teyzesi ümmetin annesi olan bir yeğen
Hicretten sonra Hz. Peygamber efendimizin evinde kalabalık bir insan topluluğu yaşıyordu. Annelerimiz ve çocuklarının dışında bu eve girip çıkan daha başkaları da vardı. Her annemizin yakınları bu eve Hz. Peygamber efendimizi rahatsız etmeden girer-çıkar ve yer-içerdi. Zübeyir b. el-Avvâm ve Esmâ bint Ebû Bekir çiftinin oğulları özellikle büyük oğulları Abdullah, teyzesi Hz. Âişe’nin yanında büyüdü. Hicret ile yaşıt olan Abdullah, çocukluğunu Hz. Peygamber’in evinde geçirdi. Bu sebepten dolayı Hz. Peygamber efendimiz, Hz. Âişe’ye Ümmü Abdullah künyesi vermişti. Onun siyer ile alakalı anlatımları da çok önemlidir.
6- Eniştesi Resûlullah olan bir kayınbirader
Hz. Ömer’in oğlu Abdullah, sık sık ablası Hafsa annemizin yanına uğrardı. Mekke döneminde çocuk, Medine döneminde de taze bir genç olan ve Hz. Peygamber’i adım adım izleyen Abdullah’ın da siyer ile alakalı anlatımları çok önemlidir.
Onun Hz. Peygamber efendimize olan sevgisi ve sünnete olan bağlılığı dillere destandır. Yaşı küçük olduğu için Bedir ve Uhud’a katılamamıştı. On beş yaşına girince Hz. Peygamber efendimizin izni ile Hendek savaşına katıldı.
Hz. Peygamber’in kayın biraderi olması, ona peygamberimizin yakın çevresinde bulunma imtiyazını sağlamıştır. Bu sebeple Hz. Peygamber’in, birçok sahâbînin görüp-duyma imkânı bulamadığı davranış ve sözlerinin Müslümanlara intikal etmesine yardım etti.
7- Tercümanü’l-Kur’ân bir amcaoğlu
Hz. Peygamber’in amcası Abbas’ın oğlu, tefsir ve fıkıh ilimlerinde otorite kabul edilen ve çok hadis rivâyet edenler arasında bulunan Abdullah da Hz. Peygamber’in son senelerinde yanında ve evinde kalan bir gençtir.
Hz. Abbas, Mekke’nin fethinden sonra Medine’ye yerleşti; o sırada on üç yaşlarında olan oğlu Abdullah, sık sık teyzesi Meymûne annemizin evinde geceler ve Hz. Peygamber’in abdest almasını, gece ibâdetini ve duâlarını zapt ederek bize anlatır.
Saygı değer okuyucularım! Hayatı, Kur’ân-ı Kerim ile koruma altına alınmış bir peygamberimiz var. Sahâbe-i kirâm efendilerimiz de bu hayatı yani siyeri bize bütün teferruâtı ile aktarma hassasiyet gösteriyorlar. Bize de okumak düşüyor. Öyle ise, buyurun okuyalım!
Prof. Dr. Mustafa Ağırman
Siyer İlim, Kültür ve Tarih Dergisi Ekim-Aralık 2017/4 Sayı
İrtibat ve Detaylı Bilgi İçin: 0212 550 0 571
Whatsapp Abone Hattı: 0531 660 50 18
www.siyerdergisi.com