Sual: Selamun Aleyküm Hocam ..Öncelikle saygılarımı sunarım. Sakal-ı Şerif’e tavrımız ne olmalıdır ve bunda ölçü nedir? Allah razı olsun. Saygılarımla…
Cevap: Aziz Kardeşim, soruna Bediüzzaman Hazretlerinin sözleri ile cevap vermiş olayım. Der ki Üstad Hazretleri: “Birden hatıra geldi ki, o saçların ziyareti vesiledir. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma karşı salâvat getirmeye sebep ve bir hürmet ve muhabbete medardır. Vesilelik ciheti o şeyin zâtına bakmaz, vesilelik cihetine bakar. Onun için, eğer bir saç hakikî olarak Lihye-i Saadetten olmazsa, madem zâhir hale göre öyle telâkki edilmiş ve o vesilelik vazifesini yapıyor ve hürmete ve teveccühe ve salâvata vesile oluyor; kat’î senetle o saçın zâtını teşhis ve tayin lâzım değildir. Yalnız, aksine kat’î delil olmasın, yeter. Çünkü telâkkiyât-ı âmme ve kabul-ü ümmet, bir nevi hüccet hükmüne geçer.”( Lem’alar, Onaltıncı Lem’a)
Dolayısı ile hatıralar, hatıranın sahibinden dolayı kıymetlidir ve her hatıra, sahibini insana hatırlattığı için önemlidir. Kaldı ki, Kur’an cemaati olan Sahabe nesli, Efendimiz’in (sas) sakal ve saçlarının tellerine karşı hürmet göstermiş, bizzat Efendimiz (sas) onlara bu iş için müsaade etmiştir. Kaynaklarımızda geçen onlarca rivayetten birkaçını burada anmak gerekirse, Hz. Enes’in şu sözleri ile başlayabiliriz. Der ki: “Hz. Peygamber’in (sas) saçlarını berberin kestiğini gördüm. Ashâb da etrafında dolaşıyor, bir telinin bile, yere değil, mutlaka içlerinden birinin eline düşmesini arzuluyorlardı.” (Müslim, Fezâil, 75)
Seyfullah lakabının sahibi olan Halid b. Velid ise şöyle der: “Hz. Peygamber (sas) umre yaptığı sırada başını tıraş etti. İnsanlar onun saçını almak için birbirine yarışmaya başladılar. Ben herkesten önce onun perçeminden kesilen saçı aldım ve şu sarığımın içine koydum. Bu sarık benimle olduğu her savaşta zafer bana nasip edildi/Allah bana zafer nasip etti.”(İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, 7/101)
Yine kaynaklarımızda buna benzer rivayetleri Ebû Talha ve Süheyl b. Amr gibi Sahabe efendilerimizden okumaktayız. Sahabe neslinin bu hassasiyeti sonraki nesillere de sirayet etmiş, nesillerden nesillere o saç ve sakal telleri intikal ederek gelmiştir. O neslin rehberiyeti önümüzde duruyorken, Sakal-ı Şerif’i ziyaret etmeyi bidat hatta şirk saymak, edep sınırlarını ihlal edip, kıl, tüy deyip dalga geçmek; bir Müslümana asla yakışmayacak tavırlardır. Müminlerin gözyaşları içerisinde o Sakal-ı Şerif’i, Efendimiz’den bir parça olarak ziyaret etmeleri, öpmeleri ve gözlerine sürmeleri, O’na (sas) olan sevginin bir tezahürüdür. Aklı başında hiçbir mümin hatıralara tapmaz, o hatıraların sahibine karşı yüreğinde duyduğu sevgiyi, sınırlarını Kur’an’ın ve Sünnet’in belirlediği ölçüde yerine getirmeye çalışır.
Selam ve dua ile…