FIKIH MUAMELÂT OKUMALARI
Şerafeddin Kalay Hocamız
070. FIKIH MUAMELÂT: Sular Su Kullanma ve Sulama Hakları
DERSİ İZLEMEK İÇİN: TIKLA
SÜNNET
İsmail Lütfi Çakan Hocamız
005. SÜNNET: Sünnetin İslami Yapılanmada Yeri
DERSİ İZLEMEK İÇİN: TIKLA
HADİS USÜLÜ VE BUHARİ OKUMALARI
Mahmut Karakış Hocamız
069. HADİS BUHARİ: Peygamberlerin Örnek Hayatları
DERSİ İZLEMEK İÇİN: TIKLA
PEYGAMBERLERİN ÖRNEK HAYATLARI
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
كِتَاب أَحَادِيثِ الْأَنْبِيَاءِ
PEYGAMBERLERİN HABERLERİ
بَاب خَلْقِ آدَمَ صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَذُرِّيَّتِهِ
Adem İle Zürriyetinin Yaratılmaları
{ صَلْصَالٍ } طِينٌ خُلِطَ بِرَمْلٍ فَصَلْصَلَ كَمَا يُصَلْصِلُ الْفَخَّارُ وَيُقَالُ مُنْتِنٌ يُرِيدُونَ بِهِ صَلَّ كَمَا يُقَالُ صَرَّ الْبَابُ وَصَرْصَرَ عِنْدَ الْإِغْلَاقِ مِثْلُ كَبْكَبْتُهُ يَعْنِي كَبَبْتُهُ { فَمَرَّتْ بِهِ } اسْتَمَرَّ بِهَا الْحَمْلُ فَأَتَمَّتْهُ { أَنْ لَا تَسْجُدَ } أَنْ تَسْجُدَ وَقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى { وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الْأَرْضِ خَلِيفَةً } قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ { لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ } إِلَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ { فِي كَبَدٍ } فِي شِدَّةِ خَلْقٍ { وَرِيَاشًا } الْمَالُ وَقَالَ غَيْرُهُ الرِّيَاشُ وَالرِّيشُ وَاحِدٌ وَهُوَ مَا ظَهَرَ مِنْ اللِّبَاسِ { مَا تُمْنُونَ } النُّطْفَةُ فِي أَرْحَامِ النِّسَاءِ وَقَالَ مُجَاهِدٌ { إِنَّهُ عَلَى رَجْعِهِ لَقَادِرٌ } النُّطْفَةُ فِي الْإِحْلِيلِ كُلُّ شَيْءٍ خَلَقَهُ فَهُوَ شَفْعٌ السَّمَاءُ شَفْعٌ وَالْوَتْرُ اللَّهُ عَزَّ َجَلَّ { فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ } فِي أَحْسَنِ خَلْقٍ { أَسْفَلَ سَافِلِينَ } إِلَّا مَنْ آمَنَ { خُسْرٍ } ضَلَالٍ ثُمَّ اسْتَثْنَى إِلَّا مَنْ آمَنَ { لَازِبٍ } لَازِمٌ { نُنْشِئُكُمْ} فِي أَيِّ خَلْقٍ نَشَاءُ { نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ } نُعَظِّمُكَ وَقَالَ أَبُو الْعَالِيَةِ { فَتَلَقَّى آدَمُ مِنْ رَبِّهِ كَلِمَاتٍ }فَهُوَ قَوْلُهُ { رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنْفُسَنَا } { فَأَزَلَّهُمَا } فَاسْتَزَلَّهُمَا وَ { يَتَسَنَّهْ } يَتَغَيَّرْ آسِنٌ مُتَغَيِّرٌ {وَالْمَسْنُونُ } الْمُتَغَيِّرُ { حَمَإٍ } جَمْعُ حَمْأَةٍ وَهُوَ الطِّينُ الْمُتَغَيِّرُ { يَخْصِفَانِ } أَخْذُ الْخِصَافِ { مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِ } يُؤَلِّفَانِ الْوَرَقَ وَيَخْصِفَانِ بَعْضَهُ إِلَى بَعْضٍ {سَوْآتُهُمَا } كِنَايَةٌ عَنْ فَرْجَيْهِمَا{ وَمَتَاعٌ إِلَى حِينٍ } هَا هُنَا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ الْحِينُ عِنْدَ الْعَرَبِ مِنْ سَاعَةٍ إِلَى مَا لَا يُحْصَى عَدَدُهُ { قَبِيلُهُ } جِيلُهُ الَّذِي هُوَ مِنْهُمْ
” صَلْصَالٍ “; kum ile karıştırılmış kuru çamurdur; fanusun ses çıkarışı gibi ses çıkarır. “Muntinun” denilir; bununla “Salle” (ses verdi) demek isterler. (Fiilin başı katlandı da “Salsâl” oldu.) Nitekim kapıyı kapatma sırasında “Sarra’1-bâbu ve sarsara” derler ki, “Pek şiddetle haykırdı ve pek gürültü çıkardı” demektir. Bu “Kebkebtuhû” gibidir ki, aslı “Kebebtuhû” Onu çukura attım idi demek istiyor. ” فَمَرَّتْ بِهِ “: Gebelik Havva’da devam etti ve Havva gebeliği tamamladı. ” أَنْ لَا تَسْجُدَ “: Secde etmek demektir (yânî buradaki “Lâ” zâiddir).
“Hani Rabb’in meleklere; Muhakkak ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım, demişti. Melekler de: Biz seni hamdinle tesbîh ve seni takdis edip dururken orada bozgunculuk edecek, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın? demişlerdi. Allah da: Sizin bilmeyeceğinizi herhalde ben bilirim, demişti” (Bakara: 30).
İbn Abbâs: ” لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ “, “İllâ aleyhâ hâfızun”dur (Târık: 4); “Lemmâ”, “İllâ” manasınadır. “فِي كَبَدٍ ” (Beled: 4): “Şiddetli bir yaratış içinde”; ” وَرِيَاشًا ” (A’râf: 25), “Mal”dır, dedi.
Diğerleri: “er-Riyâşu ve’r-Rîşu” aynı şeydir, o da elbise nev’inden zahir olan herşeydir, dediler. ” مَا تُمْنُونَ ” (Vâkıa: 58), kadınların rahîmlerîndeki nutfedir.
Mücâhid dedi ki: ” عَلَى رَجْعِهِ لَقَادِرٌ “, “O erkeklik organı içindeki nutfe”dir;
“Herşeyden de iki çift yarattık inceden inceye düşünesiniz diye” (Zâriyât: 49) ve benzerlerinde: yarattığı herşey çifttir, semâ çifttir (yânı mııkaabili olan şey ona nisbetle çifttir. Semâ – Arz; kara – deniz; cinn – ins gibi). “el-Vitr” ise Allah’tır.
” فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ ” (Tîn: 4), “En güzel yaratılışta”;
” أَسْفَلَ سَافِلِينَ illâ men âmene”, ” خُسْرٍ “, “DalâhV’dir.Sonra “îllâ men âmene”d\ye istisna etti [3].
” لَازِبٍ “, “Lâzimun”; ” نُنْشِئُكُمْ ” (Vâkıa 56/61) “Dileyeceğimiz herhangi bir yaratışta”; ” نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ ” (Bakara 2/30), “Biz seni ta’zîm ediyoruz” (yânı seni her noksandan uzak kılmak ve Subhânallâhi ve bi-hamdihî demek suretiyle).
Ebû’l-Aliye: ” فَتَلَقَّى آدَمُ مِنْ رَبِّهِ كَلِمَاتٍ ” (Bakara 2/37) kavlindeki bu kelimeler; ” رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنْفُسَنَا ” (A’râf 7/23) duâsıdır. ” فَأَزَلَّهُمَا “, şeytân Adem ile Havva’yı günâha çağırdı. ” يَتَسَنَّهْ ” (Bakara 2/259), “Değişmemiş”, “Âsin”, “Değişici”; ” وَالْمَسْنُونُ”, “Değişen”; ” حَمَإٍ “, “Hame’tin”in cem’idir ki, o da “Değişken çamur”dur. ” يَخْصِفَانِ ” (Arâf 7/21; Tâhâ 20/120), “Yama almak”tır, “Onlar yaprakları birleştiriyor ve birbiri üzerine yamıyorlardı. “سَوْآتُهُمَا ” (Bakara 2/20), ferclerinden kinayedir, ” وَمَتَاعٌ إِلَى حِينٍ ” (Arâf 7/24), “Buradan kıyamet gününe kadar” demektir. Arablar indinde “Hîn”, bir saatten adedi sayılamayana kadardır. “قَبِيلُهُ”, “Onlardan olan sınıf ve taife” demektir.
1 – حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ هَمَّامٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ خَلَقَ اللَّهُ آدَمَ وَطُولُهُ سِتُّونَ ذِرَاعًا ثُمَّ قَالَ اذْهَبْ فَسَلِّمْ عَلَى أُولَئِكَ مِنْ الْمَلَائِكَةِ فَاسْتَمِعْ مَا يُحَيُّونَكَ تَحِيَّتُكَ وَتَحِيَّةُ ذُرِّيَّتِكَ فَقَالَ السَّلَامُ عَلَيْكُمْ فَقَالُوا السَّلَامُ عَلَيْكَ وَرَحْمَةُ اللَّهِ فَزَادُوهُ وَرَحْمَةُ اللَّهِ فَكُلُّ مَنْ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ عَلَى صُورَةِ آدَمَ فَلَمْ يَزَلْ الْخَلْقُ يَنْقُصُ حَتَّى الْآنَ
Ebu Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Pey¬gamber (s.a.) şöyle buyurmuştur:
“Allah, Âdem’i yarattı. Boyunun uzunluğu altmış zira’ idi. (Ya¬ratılması tamamlandıktan) sonra Allah, Âdem’e: Şu meleklerin yanına git de onlara selâm ver! Onların senin selâmını nasıl aldıklarını iyi dinle. Çünkü bu, hem senin, hem de zürriyetinin selâm şekli olacaktır, buyurdu. Âdem, meleklere: es-Selâmu aleykum, dedi. Onlar da: es-Selâmu aleyke ve rahmetullâh, diye cevap verdiler. Selâmlarına “Ve rahmetullâh” kısmını eklediler. Âdem, beşerin atası olduğu için, cennete her giren kişi Âdem’in bu güzel suretinde girecektir. Âdem’in torun¬larında, güzelliğinden ve uzunluğundan eksilme devam eder. Ni¬hayet bu durum (bu ümmette) sona erdi”. (Buhârî, Ehâdîsu’l-Enbiyâ, 1, hadis: 3326)
Ravi Tanıtımı
1. Abdullah b. Muhammed (ö. 229)
Abdullah b. Muahmmed b. Abdullah b. Cafer b. el-Yemân el-Cu`fî, Ebu Cafer el-Buhârî.
2. Abdurrezzak (ö. 211)
Abdurrezzak b. Hemmâm b. Nâfi’ el-Himyerî mevlahum, Ebu Bekr es-San`anî.
3. Ma`mer (ö. 154)
Ma`mer b. Râşid el-Esedî vilâen el-Harrânî, Ebu Urve el-Yemânî.
4. Hemmâm (ö. 132)
Hemmâm b. Münebbih b. Kâmil el-Yemânî, Ebu Ukbe es-San`anî.
5. Ebu Hüreyre (ö. 57, 58, 59)
Abdurrahman b. Sahr b. Âmir b. Zi’ş-Şerrî b. Tarîf b. Attâb ed-Devsî.
2 – حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ حَفْصِ بْنِ غِيَاثٍ حَدَّثَنَا أَبِي حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ قَالَ حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُرَّةَ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تُقْتَلُ نَفْسٌ ظُلْمًا إِلَّا كَانَ عَلَى ابْنِ آدَمَ الْأَوَّلِ كِفْلٌ مِنْ دَمِهَا لِأَنَّهُ أَوَّلُ مَنْ سَنَّ الْقَتْلَ
Abdullah b. Mesud (r.a.) şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Haksızlıkla öldürülen her kişinin günahından Âdem’in oğluna bir pay ayrılır. Çünkü o, öldürme işini ilk yapan kişidir”. (Buhârî, Ehâdîsu’l-Enbiyâ, 1, hadis: 3335)
Ravi Tanıtımı
1. Ömer b. Hafs b. Ğiyâs (ö. 222)
Ömer b. Hafs b. Ğiyâs b. Talk b. Muâviye en-Nehaî, Ebu Hafs el-Kûfî.
2. Babam (ö. 194)
Hafs b. Ğiyâs b. Talk b. Muâviye en-Nehaî, Ebu Ömer el-Kûfî.
3. el-A`meş (ö. 148)
Süleyman b. Mihrân el-A`meş el-Esedî, el-Kâhilî, Ebu Muhammed el-Kûfî.
4. Abdullah b. Murre (ö. 99)
Abdullah b. Murre el-Hemdânî el-Hârifî el-Kûfî.
5. Mesrûk (ö. 62, 63)
Mesrûk b. el-Ecda` b. Mâlik b. Ümeyye el-Vedâî el-Kûfî, Ebu Aişe.
6. Abdullah (ö. 32)
Abdullah b. Mesud b. Ğâfil b. Habîb b. Şemh b. Mahzûm, Ebu Abdurrahman el-Hüzelî.
بَاب قَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى : { إِنَّا أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ أَنْ أَنْذِرْ قَوْمَكَ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ } إِلَى آخِرِ السُّورَةِ { وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ نُوحٍ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ إِنْ كَانَ كَبُرَ عَلَيْكُمْ مَقَامِي وَتَذْكِيرِي بِآيَاتِ اللَّهِ إِلَى قَوْلِهِ مِنْ الْمُسْلِمِينَ }
Nûh süresinin tamamı.
“Nûh’un haberini onlara oku. Hani o, bir vakit kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Eğer benim konumum ve Allah’ın âyetleriyle öğüt vermem size ağır geliyorsa, (biliniz ki) ben sadece Allah’a dayanıp güvenmişim. Artık siz de (bana) ne yapacağınızı ortaklarınızla beraber kararlaştırın ki, işiniz size dert olmasın! Bundan sonra bana hükmünüzü uygulayın; bana mühlet de vermeyin!
Eğer yüz çeviriyorsanız, sizden zaten hiçbir ücret istemedim. Benim ücretim, ancak Allah’a aittir. Bana müslümanlardan olmam emredildi.”
Onu yine de yalanladılar. Biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları ötekilerin yerine geçirdik. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Bak, uyarılan (fakat söz anlamayan)ların sonu nasıl oldu!” (Yûnus: 71-73).
3 – حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ بْنُ زِيَادٍ حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ عَنْ أَبِي صَالِحٍ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَجِيءُ نُوحٌ وَأُمَّتُهُ فَيَقُولُ اللَّهُ تَعَالَى هَلْ بَلَّغْتَ فَيَقُولُ نَعَمْ أَيْ رَبِّ فَيَقُولُ لِأُمَّتِهِ هَلْ بَلَّغَكُمْ فَيَقُولُونَ لَا مَا جَاءَنَا مِنْ نَبِيٍّ فَيَقُولُ لِنُوحٍ مَنْ يَشْهَدُ لَكَ فَيَقُولُ مُحَمَّدٌ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأُمَّتُهُ فَنَشْهَدُ أَنَّهُ قَدْ بَلَّغَ وَهُوَ قَوْلُهُ جَلَّ ذِكْرُهُ : { وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ } وَالْوَسَطُ الْعَدْلُ
Ebu Saîd’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.) şöyle bu¬yurdu: “(Kıyamet gününde) Nûh ve ümmeti gelir. Yüce Allah ona: Emirlerimi ümmetine tebliğ ettin mi? buyurur. Nûh: Evet ettim ey Rabb’im, der. Bunun üzerine Allah onun ümmetine: Nûh size tebliğ etti mi? buyurur, Nûh’un ümmeti: Hayır, bize hiçbir peygamber gelmedi! derler. Bunun üzerine Allah Nûh’a: Senin tebliğ ettiğine kim şehitlik eder? buyurur. O da: Muhammed ile ümmeti, der. Sonra Muhammed’le ümmeti: tebliğ ettiğine biz şahitiz, derler. İşte bu Allah’¬ın şu kavlidir: Böylece sizi vasat bir ümmet yapmışızdır, insanlara karşı şahitler olasınız, bu Peygamber de sizin üzerinize tam bir şahit¬ olsun diye…” (Bakara 2/143). “el-Vasat”, adaletli demektir. (Buhârî, Ehâdîsu’l-Enbiyâ, 3, hadis: 3339)
Ravi Tanıtımı
1. Musa b. İsmail (ö. 223)
Musa b. İsmail el-Minkarî Mevlahum, Ebu Seleme et-Tebûzekî el-Basrî.
2. Abdulvâhid b. Ziyâd (ö. 176)
Abdulvâhid b. Ziyâd el-Abdî, Ebu Bişr el-Basrî.
3. el-A`meş (ö. 148)
Süleyman b. Mihrân el-A`meş el-Esedî, el-Kâhilî, Ebu Muhammed el-Kûfî.
4. Ebu Salih (ö. 101)
Zekvân es-Semmân ez-Zeyyât, Ebu Salih el-Medenî.
5. Ebu Saîd (ö. 63, 65 veya 74)
Sa`d b. Mâlik b. Sinân b. Ubeyd, Ebu Saîd el-Hudrî.
بَاب قَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى : { وَاتَّخَذَ اللَّهُ إِبْرَاهِيمَ خَلِيلًا } وَقَوْلِهِ { إِنَّ إِبْرَاهِيمَ كَانَ أُمَّةً قَانِتًا لِلَّهِ } وَقَوْلِهِ { إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لَأَوَّاهٌ حَلِيمٌ } وَقَالَ أَبُو مَيْسَرَةَ الرَّحِيمُ بِلِسَانِ الْحَبَشَةِ
“Allah İbrahim’i dost edinmiştir” (Nisâ 4/125).
“İbrahim (başlı başına) bir ümmetti; Allah’a itaatkârdı” (Nahl 16/120).
“İbrahim cidden çok niyaz eden, gerçekten sabırlı bir zât idi” (Tevbe 9/114).
Ebu Meysere: “el-Evvâh”, Habeş dilinde “er-Rahîm”dir, demiştir.
4 – حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ أَخْبَرَنِي أَخِي عَبْدُ الْحَمِيدِ عَنْ ابْنِ أَبِي ذِئْبٍ عَنْ سَعِيدٍ الْمَقْبُرِيِّ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ يَلْقَى إِبْرَاهِيمُ أَبَاهُ آزَرَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَعَلَى وَجْهِ آزَرَ قَتَرَةٌ وَغَبَرَةٌ فَيَقُولُ لَهُ إِبْرَاهِيمُ أَلَمْ أَقُلْ لَكَ لَا تَعْصِنِي فَيَقُولُ أَبُوهُ فَالْيَوْمَ لَا أَعْصِيكَ فَيَقُولُ إِبْرَاهِيمُ يَا رَبِّ إِنَّكَ وَعَدْتَنِي أَنْ لَا تُخْزِيَنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ فَأَيُّ خِزْيٍ أَخْزَى مِنْ أَبِي الْأَبْعَدِ فَيَقُولُ اللَّهُ تَعَالَى إِنِّي حَرَّمْتُ الْجَنَّةَ عَلَى الْكَافِرِينَ ثُمَّ يُقَالُ يَا إِبْرَاهِيمُ مَا تَحْتَ رِجْلَيْكَ فَيَنْظُرُ فَإِذَا هُوَ بِذِيخٍ مُلْتَطِخٍ فَيُؤْخَذُ بِقَوَائِمِهِ فَيُلْقَى فِي النَّارِ
Ebu Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.) şöyle buyurdu: “Kıyamet gününde İbrahim, kendi babası Âzer’in yüzünde bir siyahlık ve toz toprak olduğu hâlde karşılaşır. İbrahim babasına: Ben sana dünyada iken bana âsî olma demedim mi? der. Babası da ona: İşte bugün ben sana âsî olmayacağım! der Bunun üzerine İbrahim: Ey Rabbim! İnsanların yeniden diriltilecekleri gün, beni zelîl ve rüsvây etmeyeceğini va’d etmiştin. Şimdi Allah’ın rah¬metinden çok uzak olan babamın vaziyetinden daha utandırıcı hangi rüsvaylık olabilir? der. Yüce Allah da: (Ya İbrahim!) Ben cenneti kâfirlere haram kıldım, bu¬yurur. Bundan sonra Yüce Allah tarafından: Ya İbrahim, ayağının altındaki nedir? denilir. İbrahim bakar ki ayaklarının arasında kana bulanmış bir sırtlan duruyor. Bu çirkin man¬zara üzerine onun ayaklarından yakalanır ve ateşe atılır”. (Buhârî, Ehâdîsu’l-Enbiyâ, 8, hadis: 3350)
Ravi Tanıtımı
1. İsmail b. Abdullah (ö. 227)
İsmail b. Abdullah b. Ebi Üveys b. Mâlik b. Ebi Âmir el-Asbahî.
2. Kardeşim Abdulhamid (ö. 202)
Abdulhamid b. Abdullah b. Ebi Üveys b. Mâlik b. Ebi Âmir el-Asbahî el-Medenî el-A`şâ, Ebu Bekr b. Ebi Üveys.
3. İbn Ebi Zi’b (ö. 158, 159)
Muhammed b. Abdurrahman b. Muğîre b. el-Hâris b. Ebi Zi’b el-Kureşî el-Âmirî el-Medenî.
4. Saîd el-Makburî (ö. 123, 125)
Saîd b. Ebi Saîd Keysân el-Makbûrî, Ebu Saîd el-Medenî.
5. Ebu Hüreyre (ö. 57, 58, 59)
Abdurrahman b. Sahr b. Âmir b. Zi’ş-Şerrî b. Tarîf b. Attâb ed-Devsî.
بَاب قَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى
{ وَإِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا } { كَذَّبَ أَصْحَابُ الْحِجْرِ } الْحِجْرُ مَوْضِعُ ثَمُودَ وَأَمَّا { حَرْثٌ حِجْرٌ } حَرَامٌ وَكُلُّ مَمْنُوعٍ فَهُوَ حِجْرٌ مَحْجُورٌ وَالْحِجْرُ كُلُّ بِنَاءٍ بَنَيْتَهُ وَمَا حَجَرْتَ عَلَيْهِ مِنْ الْأَرْضِ فَهُوَ حِجْرٌ وَمِنْهُ سُمِّيَ حَطِيمُ الْبَيْتِ حِجْرًا كَأَنَّهُ مُشْتَقٌّ مِنْ مَحْطُومٍ مِثْلُ قَتِيلٍ مِنْ مَقْتُولٍ وَيُقَالُ لِلْأُنْثَى مِنْ الْخَيْلِ الْحِجْرُ وَيُقَالُ لِلْعَقْلِ حِجْرٌ وَحِجًى وَأَمَّا حَجْرُ الْيَمَامَةِ فَهُوَ مَنْزِلٌ
Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i gönderdik. (Hûd 11/61)
“And olsun ki, Ashab-ı Hicr de yalanladı. (Hicr 11/80) “Hicr”, Semûd kavminin oturduğu yerdir.
” حَرْثٌ حِجْرٌ ” (En’âm 6/138) “Haram ekin” demektir. Men’ edilmiş her şey hicr olarak adlandırılır. “Ve’l-Hacru”, kurduğun her binadır ve Arz’dan onun üzerine bina ettiğin şey de “Hicr”dır.
İşte Ka’be’nin Hatîm’i, bu kabilden “Hicr” diye isimlendirildi. Sanki o “Mahtûm”dan, yânî “Kesilmiş” ta’bîrinden türemiştir; “Katîl”in “Maktûl”den türediği gibi. Atların dişisine de “Hicr” denilir; “Akl”a da “Hicr” ve “Hıcen” denilir. Yemâme’nin “Hacr”i ise bir menzildir.
5 – حَدَّثَنَا الْحُمَيْدِيُّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ زَمْعَةَ قَالَ : سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَذَكَرَ الَّذِي عَقَرَ النَّاقَةَ قَالَ انْتَدَبَ لَهَا رَجُلٌ ذُو عِزٍّ وَمَنَعَةٍ فِي قَوْمِهِ كَأَبِي زَمْعَةَ
Abdullah b. Zem’a (r.a) şöyle demiştir: Ben Peygamber’den (s.a.), Salih Peygamber’in (a.s.) devesini öldüre¬ni kişiyi anlatırken dinledim şöyle buyurdu: “Salih’in devesini, Ebû Zem ‘a gibi güçlü, kavmi arasında izzet ve şevket sahibi birisi öldürme görevini üstlendi”. (Buhârî, Ehâdîsu’l-Enbiyâ, 17, hadis: 3377)
Ravi Tanıtımı
1. el-Humeydî (ö. 219)
Abdullah b. ez-Zübeyr b. İsa b. Ubeydullah b. Üsâme el-Kureşî el-Esedî, Ebu Bekr el-Humeydî el-Mekkî.
2. Süfyân (ö.198)
Süfyân b. Uyeyne b. Ebi İmrân Meymûn el-Hilâlî, Ebu Muhammed el-Kûfî el-A`ver.
3. Hişâm b. Urve (ö. 145)
Hişâm b. Urve b. Zübeyr b. Avvâm el-Esedî el-Kureşî, Ebu’l-Munzir.
4. Babası (ö. 92,95)
Urve b. Zübeyr b. Avvâm b. Huveylid, Ebu Abdullah el-Medenî, el-Esedî el-Kureşî.
5. Abdullah b. Zem`a (ö. 35)
Abdullah b. Zem’a b. el-Esved b. el-Muttalib b. Esed el-Kureşî el-Esedî.
6 – حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مِسْكِينٍ أَبُو الْحَسَنِ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَسَّانَ بْنِ حَيَّانَ أَبُو زَكَرِيَّاءَ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَمَّا نَزَلَ الْحِجْرَ فِي غَزْوَةِ تَبُوكَ أَمَرَهُمْ أَنْ لَا يَشْرَبُوا مِنْ بِئْرِهَا وَلَا يَسْتَقُوا مِنْهَا فَقَالُوا قَدْ عَجَنَّا مِنْهَا وَاسْتَقَيْنَا فَأَمَرَهُمْ أَنْ يَطْرَحُوا ذَلِكَ الْعَجِينَ وَيُهَرِيقُوا ذَلِكَ الْمَاءَ
وَيُرْوَى عَنْ سَبْرَةَ بْنِ مَعْبَدٍ وَأَبِي الشُّمُوسِ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَمَرَ بِإِلْقَاءِ الطَّعَامِ وَقَالَ أَبُو ذَرٍّ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ اعْتَجَنَ بِمَائِهِ
İbn Ömer (r.a.) rivayet etti ki, Resûlullah (s.a.) Tebûk gazvesinde Semûd kavminin helak olduğu Hicr vadisinde konakladığı zaman, sahâbîlerine kuyusundan su içmemelerini ve buradan su al¬mamalarını emretmişti. Sahâbîler: Biz bu kuyunun suyundan alıp hamur yoğurduk ve su kapla¬rımızı doldurduk, demişler. Bunun üzerine Resûlullah onlara bu hamuru atmalarım, al¬dıkları suyu da dökmelerini emretmiştir.
Sebre b. Ma`bed’den ve Ebu’ş-Şumûs’tan rivayete göre: Peygamber’in yiyeceklerin atılmasını emrettiği rivayet olunur. Ebû Zerr de Peygam¬ber’in, buranın suyuyla hamur yoğuran kimseye bunu atmasını emrettiğini söylemiştir. (Buhârî, Ehâdîsu’l-Enbiyâ, 17, hadis: 3378)
Ravi Tanıtımı
1. Muhammed b. Miskîn Ebu’l-Hasen (ö. 289)
Muhammed b. Miskîn b. Nemîle el-Yemâmî, Ebu’l-Hasen.
2. Yahya b. Hassân b. Hayyân Ebu Zekeriyya (ö. 208)
Yahya b. Hassân b. Hayyân et-Tinnîsî el-Bekrî, Ebu Zekeriyya el-Basrî.
3. Süleyman (ö. 177)
Süleyman b. Bilal et-Teymî el-Kureşî, Ebu Muhammed veya Ebu Eyyüb el-Medenî.
4. Abdullah b. Dinâr (ö. 127)
Abdullah b. Dînâr el-Adevî, Ebu Abdurrahman el-Medenî. İbn Ömer’in azatlısı.
5. İbn Ömer (ö. 72, 73, 74)
Abdullah b. Ömer b. el-Hattâb el-Kureşî el-Adevî, Ebu Abdurrahman.
بَاب قَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى
{ وَآتَيْنَا دَاوُدَ زَبُورًا } الزُّبُرُ الْكُتُبُ وَاحِدُهَا زَبُورٌ زَبَرْتُ كَتَبْتُ { وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُدَ مِنَّا فَضْلًا يَا جِبَالُ أَوِّبِي مَعَهُ } قَالَ مُجَاهِدٌ سَبِّحِي مَعَهُ {وَالطَّيْرَ وَأَلَنَّا لَهُ الْحَدِيدَ أَنْ اعْمَلْ سَابِغَاتٍ } الدُّرُوعَ { وَقَدِّرْ فِي السَّرْدِ } الْمَسَامِيرِ وَالْحَلَقِ وَلَا يُدِقَّ الْمِسْمَارَ فَيَتَسَلْسَلَ وَلَا يُعَظِّمْ فَيَفْصِمَ {وَاعْمَلُوا صَالِحًا إِنِّي بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ }
“Ve Davud’a Zebur’u verdik” (Nisâ 4/163). “ez-Zubur” kitâblar demektir; bunun tekili Zebûr’dur. “Zebertu” yazdım demektir. “And olsun ki biz Davud’a tarafımızdan bir imtiyaz verdik: Ey dağlar, onunla birlikte tesbîh edin (dedik), kuşlara da. Onun için demiri yumuşattık. Uzun zırhlar yap, (onları) dokumada intizâmı gözet, diye buyurduk. (Ey Dâvûd Hanedanı) iyi amellerde bulunun. Çünkü ben, yaptıklarınızı görürüm” (Sebe’ 34/10-11).
Mucâhid: ” أَوِّبِي “, “Tesbîh edin” demektir; ” سَابِغَاتٍ “, “Zırhlar”; ” وَقَدِّرْ فِي السَّرْدِ “Çiviler ve halkalarda ölçüye dikkar et, çivileri çok inceltme, o takdirde aralarına su girer; çivileri kalın da yapma, o zaman da halkaları ayırıp kırar” demektir, dedi.
7 – حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ هَمَّامٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ خُفِّفَ عَلَى دَاوُدَ عَلَيْهِ السَّلَام الْقُرْآنُ فَكَانَ يَأْمُرُ بِدَوَابِّهِ فَتُسْرَجُ فَيَقْرَأُ الْقُرْآنَ قَبْلَ أَنْ تُسْرَجَ دَوَابُّهُ وَلَا يَأْكُلُ إِلَّا مِنْ عَمَلِ يَدِهِ
رَوَاهُ مُوسَى بْنُ عُقْبَةَ عَنْ صَفْوَانَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
Ebu Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.) şöyle buyurdu: “Dâvûd Peygamber’e (Zebur’u) okumak kolaylaştırıldı. Dâvûd binek hay¬vanlarının sefere hazırlanmasını emrederdi. Onlar eğerlenirken Zebur’u okurdu. Dâvûd kendi elinin eme¬ğinden yer idi”.
Bu hadîsi Mûsâ b. Ukbe, Safvân’dan; o da Atâ b. Yesâr’dan; o da Ebu Hüreyre’den; o da Peygamber’den senediyle rivayet etmiştir. (Buhârî, Ehâdîsu’l-Enbiyâ, 36, hadis: 3417)
Ravi Tanıtımı
1. Abdullah b. Muhammed (ö. 229)
Abdullah b. Muahmmed b. Abdullah b. Cafer b. el-Yemân el-Cu`fî, Ebu Cafer el-Buhârî.
2. Abdurrezzak (ö. 211)
Abdurrezzak b. Hemmâm b. Nâfi` el-Himyerî mevlahum, Ebu Bekr es-San`anî.
3. Ma`mer (ö. 154)
Ma`mer b. Râşid el-Esedî vilâen el-Harrânî, Ebu Urve el-Yemânî.
4. Hemmâm (ö. 132)
Hemmâm b. Münebbih b. Kâmil el-Yemânî, Ebu Ukbe es-San`anî.
5. Ebu Hüreyre (ö. 57, 58, 59)
Abdurrahman b. Sahr b. Âmir b. Zi’ş-Şerrî b. Tarîf b. Attâb ed-Devsî.