FIKIH OKUMALARI
Şerafeddin Kalay Hocamız 053. Âilenin Tarifi Âile ve Evlilik Hayatının Önemi Evlilik Öncesi (Nişanlılık ve Sözlülük Devresi).
DERSİ İZLEMEK İÇİN: http://www.siyertv.com/2833_053–fikih-okumalari-(muamel%C3%A2t)—%C3%82ilenin-tarifi-%C3%82ile-ve-evlilik-hayatinin-onemi-evlilik-oncesi-(nisanlilik-ve-sozluluk-devresi)-.htm
______________________________________________________________________________________
BELAGAT
Osman Zeki Soyyiğit Hocamız 023. Haberin Söylenmesindeki Amaç
DERSİ İZLEMEK İÇİN: http://www.siyertv.com/2840_023-haberin-soylenmesindeki-amac.htm
_____________________________________________________________________________________
SİYER- MEGAZİ
Muhammed İsmail Hocamız 001. Peygamber Efendimizi Tafsilatlı Bir Şekilde Anlama Yöntemlerine Giriş
DERSİ İZLEMEK İÇİN: http://www.siyertv.com/2839_001-peygamber-efendimizi-tafsilatli-bir-sekilde-anlama-yontemlerine-giris.htm
_____________________________________________________________________________________
SİYER OKUMALARI
Muhammed Emin Yıldırım Hocamız 015. İlim Yolunda İki Azık: Hırs ve İffet
DERSİ İZLEMEK İÇİN: http://www.siyertv.com/2834_015-ilim-yolunda-iki-azik-hirs-ve-iffet.htm
İLİM YOLUNDA İKİ AZIK: HIRS VE İFFET
Samed Medresesi’nin bu dönemki ilk dersinde Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, “İlim Yolunda İki Azık: Hırs ve İffet” başlığında, ilim yolunun zorluklarını ve bu yolda olmazsa olmaz olan bazı hususiyetlerini anlattı. Hocamız, dönemin ilk dersinde, talebelerimize bu yolda nasıl yürünmesi gerektiği yönünde çok önemli mesajlar verdi.
Dersten Cümleler
- İlim talebi kadın-erkek her Müslümana farzdır.
- Kifayet miktarı ilim…
- Hz. Âdem’i Âdem/adam yapan şey de ilimdi, İblis’i Şeytan yapan şey de ilimdi.
- “Ben sizlere bir muallim olarak gönderildim!”
- “Eğer ilim seviyen arttıkça tevazu ve amel noktasında bir seviyen artıyorsa o işi devam ettirmeli, yok eğer ilim seviyen arttıkça kibir ve amelsizlik adına bir hal aşıyorsan o işi bırakmalı!”
- Bilgi putu ve onunla yapılacak mücadele…
- “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça gerçek manada iyiliğe, yani imana eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.”
- Hz. Hanzala rivayetinde, Hz. Ebû Bekir tavrı…
- İlim yoluna giren bir yolcunun, yol, yolcu ve yolculuk ahlakını çok iyi öğrenmesi gerekir.
- Selman-ı Farisî ve ilim yolundaki hırsı…
- Abdullah b. Abbas ve ilim yolundaki hırsı…
- İbn Abbas’a soruluyor: Böyle bir ilmi seviyeyi nasıl elde ettin? Cevap: “İki şeyle elde ettim: Biri, güçlü bir arzu, siz buna hırs deyin. İkincisi, düzenli bir çalışma…”
- İz b. Abdüsselam ve ilim yolundaki hırsı…
- Fetava-i Hindiyye yada Fetava-i Alemgiriyye’nin yazılış hikayesi…
- İffet: Helal ve haram sınırlarına riayet ederek yaşamak…
- Bir iffet abidesinin menkıbesi: Mülteka’nın Şarihi Şeyhizade Abdurrahmaneiu Efendi….
- Nasıl gerçek manada talebe olunabilir?
- 1- İşin temelinde selim bir niyetin, her daim onu muhafaza etmeye gayret eden bir muhasebe duygun, seni doğruya ve hayra yönlendiren bir rehberin olsun ki, gerçek manada talebe olabilesin.
- 2- İlme karşı derin bir iştiyak ve hırsın, ihsan şuurundan kaynaklanan sarsılmaz bir ihlâsın, şartlara takılmadan düzenli ve istikrarlı bir çalışman olsun ki, gerçek manada talebe olabilesin.
- 3- Öğrendiğin hakikatleri başkalarına anlatmak için değil, nefsine uygulamak için talep etmeli, her duyduğuna kendini muhatap saymalısın ki, gerçek manada talebe olabilesin.
- 4- İlmin artıkça haşyet ve amel hassasiyetin artmalı, büyüklenme ve kibir adına duygularını kontrol altına almalısın ki, gerçek manada talebe olabilesin.
- 5- Gözünü haramlardan, kulağını dedikodulardan, yüreğini kötü duygulardan arındırarak safi bir dimağ ile Kur’an ve Sünnet rahlesinin önüne otur ki, gerçek manada talebe olabilesin.
_____________________________________________________________________________________
HADİS USÜLÜ VE TİRMİZİ OKUMALARI
Mahmut Karakış Hocamız 051. Buhari Okumaları: Vahiy Nasıl Başladı ?
DERSİ İZLEMEK İÇİN: http://www.siyertv.com/2831_051-buhari-okumalari-vahiy-nasil-basladi-.htm
_____________________________________________________________________________________
VAHİY NASIL BAŞLADI
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
كِتَابُ بدْءِ الْوحْيِ
قَالَ الشَّيْخُ الْإِمَامُ الْحَافِظُ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ بْنِ إِبْرَاهِيمَ بْنِ الْمُغِيرَةِ الْبُخَارِيُّ رَحِمَهُ اللَّهُ تَعَالَى آمِينَ
بَاب كَيْفَ كَانَ بَدْءُ الْوَحْيِ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَوْلُ اللَّهِ جَلَّ ذِكْرُهُ : { إِنَّا أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ كَمَا أَوْحَيْنَا إِلَى نُوحٍ وَالنَّبِيِّينَ مِنْ بَعْدِهِ }
Resûlullah’a (s.a.) Vahiy Nasıl Gelmeye Başladı
“Biz, Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik.” (Nisa 163)
1- حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ عَنْ عَائِشَةَ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ أَنَّهَا قَالَتْ
أَوَّلُ مَا بُدِئَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ الْوَحْيِ الرُّؤْيَا الصَّالِحَةُ فِي النَّوْمِ فَكَانَ لَا يَرَى رُؤْيَا إِلَّا جَاءَتْ مِثْلَ فَلَقِ الصُّبْحِ ثُمَّ حُبِّبَ إِلَيْهِ الْخَلَاءُ وَكَانَ يَخْلُو بِغَارِ حِرَاءٍ فَيَتَحَنَّثُ فِيهِ وَهُوَ التَّعَبُّدُ اللَّيَالِيَ ذَوَاتِ الْعَدَدِ قَبْلَ أَنْ يَنْزِعَ إِلَى أَهْلِهِ وَيَتَزَوَّدُ لِذَلِكَ ثُمَّ يَرْجِعُ إِلَى خَدِيجَةَ فَيَتَزَوَّدُ لِمِثْلِهَا حَتَّى جَاءَهُ الْحَقُّ وَهُوَ فِي غَارِ حِرَاءٍ فَجَاءَهُ الْمَلَكُ فَقَالَ اقْرَأْ قَالَ مَا أَنَا بِقَارِئٍ قَالَ فَأَخَذَنِي فَغَطَّنِي حَتَّى بَلَغَ مِنِّي الْجَهْدَ ثُمَّ أَرْسَلَنِي فَقَالَ اقْرَأْ قُلْتُ مَا أَنَا بِقَارِئٍ فَأَخَذَنِي فَغَطَّنِي الثَّانِيَةَ حَتَّى بَلَغَ مِنِّي الْجَهْدَ ثُمَّ أَرْسَلَنِي فَقَالَ اقْرَأْ فَقُلْتُ مَا أَنَا بِقَارِئٍ فَأَخَذَنِي فَغَطَّنِي الثَّالِثَةَ ثُمَّ أَرْسَلَنِي فَقَالَ : { اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍ اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ }
فَرَجَعَ بِهَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَرْجُفُ فُؤَادُهُ فَدَخَلَ عَلَى خَدِيجَةَ بِنْتِ خُوَيْلِدٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا فَقَالَ زَمِّلُونِي زَمِّلُونِي فَزَمَّلُوهُ حَتَّى ذَهَبَ عَنْهُ الرَّوْعُ فَقَالَ لِخَدِيجَةَ وَأَخْبَرَهَا الْخَبَرَ لَقَدْ خَشِيتُ عَلَى نَفْسِي فَقَالَتْ خَدِيجَةُ كَلَّا وَاللَّهِ مَا يُخْزِيكَ اللَّهُ أَبَدًا إِنَّكَ لَتَصِلُ الرَّحِمَ وَتَحْمِلُ الْكَلَّ وَتَكْسِبُ الْمَعْدُومَ وَتَقْرِي الضَّيْفَ وَتُعِينُ عَلَى نَوَائِبِ الْحَقِّ فَانْطَلَقَتْ بِهِ خَدِيجَةُ حَتَّى أَتَتْ بِهِ وَرَقَةَ بْنَ نَوْفَلِ بْنِ أَسَدِ بْنِ عَبْدِ الْعُزَّى ابْنَ عَمِّ خَدِيجَةَ وَكَانَ امْرَأً قَدْ تَنَصَّرَ فِي الْجَاهِلِيَّةِ وَكَانَ يَكْتُبُ الْكِتَابَ الْعِبْرَانِيَّ فَيَكْتُبُ مِنْ الْإِنْجِيلِ بِالْعِبْرَانِيَّةِ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَكْتُبَ وَكَانَ شَيْخًا كَبِيرًا قَدْ عَمِيَ فَقَالَتْ لَهُ خَدِيجَةُ يَا ابْنَ عَمِّ اسْمَعْ مِنْ ابْنِ أَخِيكَ فَقَالَ لَهُ وَرَقَةُ يَا ابْنَ أَخِي مَاذَا تَرَى فَأَخْبَرَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَبَرَ مَا رَأَى فَقَالَ لَهُ وَرَقَةُ هَذَا النَّامُوسُ الَّذِي نَزَّلَ اللَّهُ عَلَى مُوسَى يَا لَيْتَنِي فِيهَا جَذَعًا لَيْتَنِي أَكُونُ حَيًّا إِذْ يُخْرِجُكَ قَوْمُكَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَوَمُخْرِجِيَّ هُمْ؟ قَالَ: نَعَمْ، لَمْ يَأْتِ رَجُلٌ قَطُّ بِمِثْلِ مَا جِئْتَ بِهِ إِلَّا عُودِيَ، وَإِنْ يُدْرِكْنِي يَوْمُكَ أَنْصُرْكَ نَصْرًا مُؤَزَّرًا، ثُمَّ لَمْ يَنْشَبْ وَرَقَةُ أَنْ تُوُفِّيَ وَفَتَرَ الْوَحْيُ.
1. Mü’minlerin annesi Âişe (r. anha) şöyle demiştir:
Resûlullah’ın ilk vahiy başlangıcı uykuda sadık rüya görmekle olmuştur. Gördüğü rüyalar sabah aydınlığı gibi açıkça çıkardı. Ondan sonra kalbine yalnızlık sevgisi koyuldu. Artık Hira Dağı’ndaki mağarada yalnızlığa çekilip, orada belirli gecelerde tehannüs -ki ibadet demektir- eder yiyeceği bitince Hatice’nin yanına dönüp yiyeceğini alır tekrar giderdi. Nihayet Hira mağarasında bulunduğu sırada Resûlullah’a Hak (yânî vahy) geldi. Şöyle ki, ona melek geldi ve: İkrâ’, (Oku) dedi. O da: “Ben okuma bilmem” cevabını verdi. Peygamber devamen:
“O zaman Melek beni tutup tâkatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra beni bırakıp yine: Oku! dedi. Ben de O’na: Ben okuma bilmem, dedim. Yine beni tutup ikinci defa tâkatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra beni bırakıp yine: Oku! dedi. Ben de: Ben okuma bilmem, dedim. Nihayet beni tutup üçüncü defa sıktı. Sonra beni bırakıp: “Yaradan Rabb’inin adıyla oku. O insanı yapışkan bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabb’in nihayetsiz kerem sahibidir. Ki O, kalemle (yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretti.(Alak 96/1-5) dedi”.
Bunun üzerine Resûlullah bu âyetlerle yüreği titreyerek döndü ve Hatice bint Huveylid’in yanına gelerek: “Beni örtün, beni örtün!” dedi. Korkusu gidinceye kadar onu örttüler. Ondan sonra Resûlullah yaşadığı olayı Hatice’ye anlatarak: “Kendimden korktum” dedi. Hatice (r. anha): “Öyle deme; yemin ederim ki, Allah hiçbir zaman seni utandırmaz. Çünkü sen akrabana bakarsın, âcizlere yardım edersin, fakire verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın, misafiri ağırlarsın, hak yolunda zuhur eden hâdiselerde (halka) yardım edersin” dedi. Bundan sonra Hatice, Peygamberle birlikte amcasının oğlu Varaka b. Nevfel b. Esed b. Abdi’l-Uzzâ’ya gitti. Bu zat, cahiliyye döneminde Hristiyan dinine girmiş bir kimse olup İbrânice yazmayı bilir ve İncil’den Allah’ın dilediği kadar bazı şeyleri İbrânice yazardı. Varaka gözlerini kaybetmiş bir ihtiyardı. Hatice Varaka’ya:
– Amcamın oğlu, dinle bak, kardeşinin oğlu ne anlatacak? dedi. Varaka:
– Buyur kardeşimin oğlu, dedi. Resûlullah gördüğü şeyleri anlattı.
Bunun üzerine Varaka şöyle dedi:
“Bu gördüğün, Allah’ın Musa’ya gönderdiği Nâmûs’tur. Ah keşke senin davet günlerinde genç olsaydım! Kavmin seni yurdundan çıkaracakları zaman keşke hayatta olsam!”
Bunun üzerine Resûlullah:
– “Onlar beni çıkaracaklar mı?” diye sordu. O da:
– Evet. Senin getirdiğini getirmiş (vahiy tebliğ etmiş) hiçbir kimse yoktur ki düşmanlığa uğramasın. Şayet senin davet günlerine yetişirsem, sana yardım ederim, cevabını verdi. Ondan sonra çok geçmedi, Varaka vefat etti; O ara bir müddet için vahiy kesildi. (Buhârî, Bedu’l-vahiy, 3, hadis: 3)
Ravi Tanıtımı
1. Yahya b. Bükeyr (154 veya 155-231)
Yahya b. Abdullah b. Bükeyr el-Kureşî el-Mahzûmî, Ebu Zekeriyya el-Mısrî.
2. Leys (94-175)
Leys b. Sa’d b. Abdurrahman el-Fehmî, Ebu’l-Hâris. Mısır’ın imamı. (Kevser, I, 245)
3. Ukayl (141, 144)
Ukayl b. Hâlid b. Akîl, Ebu Hâlid el-Emevî.
4. İbn Şihâb (124)
Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihâb b. Abdullah b. Hâris b. Zühre el-Kureşî ez-Zührî, Ebubekir el-Medenî.
5. Urve b. Zübeyr (23-92,95)
Urve b. Zübeyr b. Avvâm b. Huveylid, Ebu Abdullah el-Medenî, el-Esedî el-Kureşî.
6. Aişe bint Ebi Bekir (57, 58)
2 – حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ قَالَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا
أَنَّ الْحَارِثَ بْنَ هِشَامٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ سَأَلَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ يَأْتِيكَ الْوَحْيُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَحْيَانًا يَأْتِينِي مِثْلَ صَلْصَلَةِ الْجَرَسِ وَهُوَ أَشَدُّهُ عَلَيَّ فَيُفْصَمُ عَنِّي وَقَدْ وَعَيْتُ عَنْهُ مَا قَالَ وَأَحْيَانًا يَتَمَثَّلُ لِي الْمَلَكُ رَجُلًا فَيُكَلِّمُنِي فَأَعِي مَا يَقُولُ قَالَتْ عَائِشَةُ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا وَلَقَدْ رَأَيْتُهُ يَنْزِلُ عَلَيْهِ الْوَحْيُ فِي الْيَوْمِ الشَّدِيدِ الْبَرْدِ فَيَفْصِمُ عَنْهُ وَإِنَّ جَبِينَهُ لَيَتَفَصَّدُ عَرَقًا
Mü’minlerin annesi Âişe’den (r.anha) haber verdi ki (şöyle demiştir:) Haris b. Hişâm (18, r.a.), Resûlullah’a (s.a.):
“Yâ Resûlallah, sana vahiy nasıl geliyor?” diye sordu. Resûlullah:
“Bazen çıngırak sesi gibi gelir, en ağır olanı budur. Bu hal geçince, (meleğin) bana söylediğini iyice ezberlemiş olurum. Bazen de melek bir insan şeklinde gelir, benimle konuşur, ben de söylediğini iyice bellerim” buyurdu.
Âişe (r. anha) şöyle dedi: Resûlullah’ı, çok soğuk bir günde vahiy inerken gördüm, vahiy hali bittiğinde şakaklarından şapır şapır ter akıyordu. (Buhârî, Bedu’l-vahiy, 2, hadis: 2)
Ravi Tanıtımı
1. Abdullah b. Yûsuf (217, 218)
Abdullah b. Yusuf et-Tinnîsî el-Asl, ed-Dimeşkî el-Menzil, Ebu Muhammed el-Kelâ’î.
2. Mâlik b. Enes (179)
Mâlik b. Enes. Mâlik b. Enes, Ebu Abdullah el-Medenî.
3. Hişâm b. Urve (61-145)
Hişâm b. Urve b. Zübeyr b. Avvâm el-Esedî el-Kureşî, Ebu’l-Munzir.
4. Urve b. Zübeyr (20-94/97?)
Bkz. bu ders birinci hadis
5. Aişe bint Ebi Bekir (57, 58)
Bkz. bu ders birinci hadis
3 – حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ قَالَ حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ أَبِي عَائِشَةَ قَالَ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ جُبَيْرٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ فِي قَوْلِهِ تَعَالَى : { لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ }
قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُعَالِجُ مِنْ التَّنْزِيلِ شِدَّةً وَكَانَ مِمَّا يُحَرِّكُ شَفَتَيْهِ فَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ فَأَنَا أُحَرِّكُهُمَا لَكُمْ كَمَا كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُحَرِّكُهُمَا وَقَالَ سَعِيدٌ أَنَا أُحَرِّكُهُمَا كَمَا رَأَيْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ يُحَرِّكُهُمَا فَحَرَّكَ شَفَتَيْهِ فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى : { لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ } قَالَ جَمْعُهُ لَكَ فِي صَدْرِكَ وَتَقْرَأَهُ { فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ } قَالَ فَاسْتَمِعْ لَهُ وَأَنْصِتْ { ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ } ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا أَنْ تَقْرَأَهُ فَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعْدَ ذَلِكَ إِذَا أَتَاهُ جِبْرِيلُ اسْتَمَعَ فَإِذَا انْطَلَقَ جِبْرِيلُ قَرَأَهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَمَا قَرَأَهُ
İbn Abbâs (r.a); “Onu acele (kavrayıp ezber) etmen için dilini kımıldatma…” (Kıyame 75/16) ayetinin tefsiri hakkında şöyle demiştir: “Resûlullah (s.a.), indirilen âyetleri ezberlemek için güçlük çeker ve bundan dolayı devamlı dudaklarını kımıldatırdı.” Bunu söylerken İbn Abbâs: “İşte bak Resûlullah dudaklarını böyle kımıldatıyordu” demiş.
Bunun üzerine Yüce Allah O’na: “(Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. Sonra onu açıklamak da bize aittir.” (Kıyame 75/16-19) âyetlerini indirdi. “Kur’ân’ı senin göğsünde toplayıp onu okuyabilmen şüphesiz bize aittir”; “Kur’ân’ı (Cibrîl’in diliyle) sana okuduğumuzda onu dinle ve (sükût ederek) ona kulak ver”; “Ondan sonra onu (dürüst) okumanı biz tekeffül ederiz ” demektedir. İşte bundan sonra Resûlullah’a ne zaman Cibrîl gelirse sükût edip, onu dinlerdi. Cibrîl gidince, onun getirdiği kelâmı (âyetleri), o nasıl okumuş ise Peygamber de öylece okurdu. (Buhârî, Bedu’l-vahiy, 5, hadis: 5)
Ravi Tanıtımı
1. Musa b. İsmail (223)
Musa b. İsmail el-Minkarî Mevlahum, Ebu Seleme et-Tebûzekî el-Basrî.
2. Ebû Avâne (176)
El-Veddâh b. Abdullah el-Yeşkurî, Ebu Avâne el-Vâsıtî el-Bezzâr.
3. Musa b. Ebi Âişe (ö. ?)
Musa b. Ebi Aişe el-Mahzûmî el-Hemdânî, Ebu’l-Hasen el-Kûfî.
4. Saîd b. Cübeyr (ö. 95)
Saîd b. Cübeyr b. Hişâm el-Esedî, Ebu Abdillah veya Ebu Muhammed el-Kûfî.
5. İbn Abbas (ö. 68, 69, 70)
Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttalib b. Hâşim el-Kureşî.