Ortadoğu’nun en önemli ve en renkli ülkesi olan Mısır’da iki hafta önce seçimler olmuştu. Seçimin sonucu pek de oraları bilenleri şaşırtmadı. Seçim öncesi binlerce insanın katıldığı “kifaye/yeter” gösterilerine bakıp bu sefer Mübarek kazanamaz diyenler yanılmıştı. Çünkü seçimlerde insanların önüne konulan sandıklar sihirliydi. Ne atarsan at, kimi seçersen seç; sandıktan hep birilerinin istediği zat çıkıyordu. Bu gerçeği Ortadoğu halkları ve İslam ülkeleri çok iyi bilirler.
Mısır’da halk içerisinde meşhur olmuş bir fıkra vardır. Mısır’ın Said bölgesinde yaşlı bir amca ve hanımı varmış. Amca kendi kendine söz vermiş; bu sefer seçim olursa Mübarek’e oy vermeyeceğim diye… Seçim olmuş, sandık başına gitmiş ve dediği gibi Mübarek’e değil, başka bir “göstermelik” adaya oy vermiş. Eve gelince de sevinçle hanımına ne yönde oy kullandığını anlatmış. Zavallı hanım korkudan neredeyse küçük dilini yutacakmış; başlamış telaşla konuşmaya: “Sen ne yaptın, ocağımızı mı batıracaksın! Ya Mübarek sandığa gizli kamera yerleştirmişse? Ya senin O’na oy vermediğini tespit ettirirse biz ne yaparız. Çabuk git görevlilerden özür dile, oyunu değiştir, Mübarek’e oy ver, gel” Yaşlı amca istemeye istemeye dönmüş tekrardan oy kullandığı yere ve görevlilere demiş ki: “Ben bir yanlışlık yapmışım, onu düzeltmek istiyorum.” Seçim görevlilerinden biri amcaya demiş ki: “O yanlışlığı biz bu sefer düzelttik; Ama bir daha olmasın.”
İslam ülkelerindeki seçimlerin mantığını, nasıl yapıldığını bu fıkra çok güzel anlatmaktadır. Bunun için; “İslam ülkelerinde seçim yada referandum, halka oyunu/fikrini sorma değil, halkın oyuyla oyun oynama metodudur.” Önlerine konulan sandıklardan hiçbir zaman seçtikleri değil, imtiyaz sahibi kişilerin çıkmasına alışmışlardır. Bir gelenin ancak ya öldürülmesi, ya ölmesi durumunda gideceklerini çok iyi bilmektedirler. Eğer bir gün Hak vakî olsa ölseler veya öldürülseler, bu seferde yerlerine çocuklarını, yakınlarını bırakarak gideceklerini çok iyi biliyorlardı. Bunun için halklar seçimlere pek de itibar etmez, bu işin göz boyamadan başka bir şey olmadığını bilir, hatta her seçim arefesinde eğer toplum içerisinde itibar sahibi insanlardan iseler tutuklanıp, başlarına gelecek işleride çok iyi bilirlerdi.
İşte Mısır’da ki son seçimlerde bu bildik olayları bir kez daha gördük. Daha seçime aylar kala özellikle ihvan mensuplarının üzerinde estirilen şiddet ve tutuklamaların hesabını bile yapmakta zorlanıyoruz. Böyle bir ortamda yapılan seçimlerin sıhhatine dair bir şeyler söylenebilir mi? Düşünebiliyor musunuz; 32 milyon seçmeni bulunan bir ülkede 25 milyon seçmen sandık başına gitmeyecek, siz yüzde 23’lük seçmenle sandığa gideceksiniz, bu oylarında yüzde 88.6’sını alacaksınız ve bunu demokrasinin zaferi olarak aleme duyuracaksınız. Aslında seçime katılmayanlar ve katılıp muhaliflere oy verenler hesap edilirse halkın yüzde 80’nin mevcut yönetime karşı olduğunu, geriye kalan yüzde 20’lik kısmın ise rıza göstererek değil büyük bir bölümünün korkudan dolayı oy verdiğini çok rahat bir biçimde söyleyebiliriz. İşin geçeğini sorarsanız aslında Mısır halkı sandığa gitmeyerek oyunu ne yönde kullandığını gösterdi. Ama dünya hırsı kemiklerine işlemiş, bu adamlar pek de bu mesajı anlamak istemiyorlar. Onlar ister anlasın, ister anlamasın ortada bir gerçek var ki;O da adım adım kabre doğru yürümekte oldukları gerçeğidir. 77 yaşındaki Mübarek daha yüzyıl mı yaşayacağını zannediyor? Bin bir entrika ile bu sandıklardan çıkan sonuçlara sevinebilir. Ya o büyük duruşmada açılacak sandıklardan çıkan sonuçlara ne diyecek.
Gerçekten büyük cesaret bu adamların yaptığı! İnsan bunların cesaretlerini görünce hayret etmekten kendini alamıyor. Bunlar hiç öleceklerini düşünmüyorlar mı? Hiç ölüm,hesap ve azap bunların akıllarına gelmiyor mu?
Acaba sipariş fetvalar vermeyi alışkanlık haline getirmiş Tantavi o yumuşak ve serinletici üslubuyla şu ilahi fermanı, her Cuma namazı sonrası ömrünün uzun olması için dua ettiği Mübarek’e bir kez olsun okumaz mı?
“Her insanın kaderini (amellerinin hükmünü) boynuna bağladık, öyle ki kıyamet günü o kitabı açıp önüne koyacağız. Ona: “Oku kitabını bu gün hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter, diyeceğiz” (İsra Suresi 17/13, 14)
Muhammed Emin YILDIRIM