Nebevî Miras derslerimizin bu haftaki konusu tevbe idi. Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, “Sonuna Kadar Açık Kapı Tevbe” serlevhasının altında, tevbenin ne olduğunu, mahiyetini, nasıl yapılması gerektiğini, istiğfar ile ilişkisini ve farklarını, selim bir tevbenin şartlarını ve daha nice konuları örnek ve mesajlarla anlattı.
Dersten Cümleler
“Muhakkak ki, Allah Teâlâ Şâban ayının on beşinci gecesinde dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve Benî Kelb kabilesinin koyunlarının kılları sayısınca insanları mağfiret eder.” (Tirmizî, Savm, 39)
“Şüphesiz Allah Teâla Şaban ayının on beşinci gecesinde kullarına muttali olur (yani rahmetini dünya semasına indirir) ve şirk koşup müşrik olanlar ile öfke ile dolup müminlere düşmanlık yapanlar dışında, yarattıklarının hepsini bağışlar.” (İbn Mace, 1390; İbn Hibban, 5665)
Serlevhamız; “Sonuna Kadar Açık Kapı Tevbe” Bu serlevhanın çok ama çok mesajı var, ama özellikle 3 tane temel mesajı var:
1. Tevbe kapısı, sonuna kadar yani ölüm sana yaklaşıncaya kadar yada eğer sen erişeceksen vakit, kıyamet vaktine yaklaşıncaya kadar açıktır.
2. Tevbe kapısı, sonuna kadar yani işlediğin günah ne kadar büyük olursa olsun, yaptığın cürüm ne kadar ağır bir cürüm olursa olsun, o kapı sana açıktır.
3. Tevbe kapısı, sonuna kadar yani yüz kere, dört yüz kere, bin kere, on bin kere tevbeni bozsan bilen bir sonrası için o kapı sana yine açıktır.
Mesajları daha da netleştirelim:
1. Tevbe kapısı, ölüm ve kıyamet yaklaşıncaya kadar açıktır.
2. Tevbe kapısı, tüm günahlar için açıktır.
3. Tevbe kapısı, yüzlerce kez tevbe bozulmuş olsa bile açıktır.
Kur’an, Firavun tevbesini anlatıyor Yunus 90 ve 91. ayette…
“Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri, zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma haline gelince, (Firavun:) ‘Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı ilahtan başka ilah olmadığına ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım!’ dedi.” (Yûnus, 11/90)
“Şimdi mi (iman ettin)! Hâlbuki daha biraz önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.” (Yûnus, 11/91)
“Kötülük işlemeye devam eden, ölüm gelip çatınca da “Artık tevbe ettim” diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerin tevbesi geçersizdir.” (Nisâ, 4/18)
“Bir kul can çekişmeye başlamadığı sürece, Allah Teâlâ onun tevbesini kabul eder.” (Tirmizî, Daavât, 98; İbn Mâce, Zühd, 30)
Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: “Resûlullah (sas) buyurdular ki: “Kim güneş batıdan doğmazdan evvel tevbe ederse, Allah onun tevbesini kabul eder.” (Müslim, Zikr, 43)
Vereceğim ayet, Abdullah b. Ömer’in ifadesi ile, “Kur’an’ın en ümit verici ayetidir.”
Vereceğim ayet, Hz. Ali’nin ifadesi ile; “Kur’an’ın rahmet itibari ile en geniş ayetidir.”
Vereceğim ayet, Hz. Hamza’nın katili Vahşi’nin, ayaklarının bağını çözen, yüreğindeki fırtınaları dindiren ve onu katil iken sahabi çizgisine taşıyan yani onu Hz. Vahşi yapan ayettir.
Vereceğim ayet, Sahabe’den Ayyaş b. Ebî Rebia’nın Hişam b. As’ın, Ümmü Gülsüm bint Ukbe’nin ve daha nicelerini uçurumun kenarında iken kurtaran ayettir.
Vereceğim ayet, Efendimiz’in (sas): “Bu ayeti, ne dünyaya ne de dünyada bulunan hiçbir şeye değişmem” dediği bir ayettir.
“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer, 39/53)
“Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır.” (Hûd, 11/114)
“Allah’ın, kullarının tevbesini kabul edeceğini, sadakaları geri çevirmeyeceğini ve Allah’ın tevbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâla bilmezler mi?” (Tevbe, 9/104)
Ebû Hureyre (ra): “Resûlullah (sas) buyurdular ki:
“Bir kul günah işledi ve ‘Yâ Rabbi, günahımı affet!’ dedi.
Hak Teâlâ da, ‘Kulum bir günah işledi; arkadan bildi ki günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır’ buyurdu.
Sonra kul dönüp tekrar günah işledi ve ‘Ey Rabbim, günahımı affet!’ dedi.
Allah Teâlâ da, ‘Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır.’ buyurdu.
Sonra kul dönüp tekrar günah işledi ve ‘Ey Rabbim, beni affeyle!’ dedi.(Bu sefer melekler acaba yine tevbesi kabul edilecek mi diye baktılar)
Allah Teâlâ da, ‘Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi olduğunu bildi. Ey kulum, dilediğini yap, ben seni affettim.’ buyurdu.” (Buhârî, Tevhid 35; Müslim, Tevbe 29)
“Mümin kimse günahlarını hayalinde öylesine büyütür ki, sanki kendisi bir dağın eteğinde oturuyormuş da dağ üzerine çökecekmiş zanneder. Günaha düşkün kimse ise günahlarını, burnunun üstüne konan bir sinek gibi görür.” (Buhârî, Daavât, 4)
Kulun yazgısı kirlenmek, Allah’ın yazgısı/yasası affetmektir.
Tevbe ettikten sonra büyük günah yoktur.
Günahta ısrar ettikten sonra küçük günah yoktur.
Her günahtan da küfre giden bir yol vardır.
Tevbe ya da halk arasında yaygın ifadesi ile tövbe, Arapça’da tevbe (tevb, metâb) “geri dönmek, rücû etmek, dönüş yapmak” anlamındadır ve “dinde yerilmiş şeyleri terkedip övgüye lâyık olanlara yönelme” biçiminde tanımlanmaktadır.
Kur’ân-ı Kerîm’de tevbe kavramı seksen sekiz yerde geçmekte, otuz beş yerde Allah’a, diğerlerinde insanlara nispet edilmektedir.
Tevbe kavramı Allah’a nisbet edildiğinde “kulun tövbesini kabul edip lütuf ve ihsanıyla kuluna ikramda bulunması” manasına gelir. Kişilerin birbirine karşı yaptıkları hatalı davranışlardan dönmesi için avf (af) ve i‘tizâr (özür dileme) kelimeleri kullanılır.
Nedir Tevbe?
1. Tevbe, beşerin kul olduğunu unutmamasıdır.
2. Tevbe, imanın mü’mine kazandırttığı en büyük mükâfattır.
3. Tevbe, Allah’tan ümit kesmemektir.
Ümit, bir mümin sıfatıdır; ümitsizlik/yeis ise bir kâfir sıfatıdır.
4. Tevbe, Allah’a karşı derin bir güven duymaktır.
5. Tevbe, Şeytan ile Âdem arasındaki en büyük farktır.
6. Tevbe, hayatın bir emaresi, canlılığın bir göstergesidir.
7. Tevbe, takvaya açılan kapı, kurtuluşa ulaştıran yoldur.
8. Tevbe, Allah’ı çok ama çok sevindiren bir ameldir.
“Öyle bir kimse ki, çorak, boş ve tehlikeli bir arazide bulunuyor. Beraberinde devesi vardır. Devesinin üzerine de yiyecek ve içeceğini yüklemiş. Derken uyur. Uyandığında bir de bakar ki, devesi gitmiş. Devesini aramaya koyulur. Bir türlü bulamaz. Açlıktan ve susuzluktan perişan bir vaziyette iken kendi kendine şöyle der: ‘Artık ilk bulunduğum yere gideyim de, ölünceye kadar orada uyuyayım.’ Gider, ölmek üzere başını kolunun üzerine koyar. Bir ara uyanır. Bakar ki, devesi yanıbaşında duruyor. Bütün azığı, yiyeceği ve içeceği de devesinin üzerindedir. İşte Allah mü’min kulunun tövbe ve istiğfarı ile böyle bir durumda olan kimsenin sevincinden daha fazla sevinç ve lezzet alır.” (Buhari, Edeb, 19, Müslim, Tevbe, 22)
Enes b. Malik (ra) Müslim’de geçen rivayette şöyle bir ilave vardır bu hadise;
“Tam bu haldeyken birdenbire devesini yanıbaşında dikiliyor bulur. Hemen devesinin ipini tutar. Sonra sevincinin şiddetinden dolayı: “Allah’ım! Sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim!” diyerek sevincinin şiddetinden dolayı böyle hata etmesindeki sevincinden daha fazladır.”
9. Tevbe, insanın kendisini ciddi bir şekilde hesaba çekmesidir.
10. Tevbe, bir bilinç ve şuur yenilenmesi, istikametin muhafazası için harekete geçilmesidir.
Tevbe, bir günah çıkarma değil, günahtan yüz çevirmek ve sevaba yönelmedir.
Tevbe’nin konuşulduğu bir yerde hemen akla bir kavram daha gelir, o kavram istiğfardır. Genelde Türkçe’de tevbe-istiğfar şeklinde ikisi beraber kullanılır, yada tevbe deyince de akla hemen istiğfar gelir.
Ama bu iki kavram asla birbiri ile aynı değildir. Bu iki kavramın temel farklarını şöyle ortaya koyabiliriz:
1. İstiğfar niyet, tevbe ameldir.
“Ey İnsanlar! Allah’tan bağışlanma dileyin. Ben de her gün yüz kere bağışlanma
dilerim.” (Buhari, Daavât, 3)
2. İstiğfar sözlü tevbe, tevbe fiili istiğfardır.
3. İstiğfar günahtan vazgeçmek, tevbe sevaba yönelmektir.
4. İstiğfar günahtan pişman olmak, tevbe o günahın etkilerini ve izlerini silmektir.
Tevbe iki kısma ayrılır:
Allah’ın hukukuna giren tevbe
İnsanların hukukuna giren tevbe
5. İstiğfar dilin, kalbin, aklın ameli, tevbe bedenin diğer uzuvlarının amelidir.
Yapılan bir tevbenin kabul şartları nelerdir?
1.Samimi bir nedâmet/pişmanlık duymak
“Ey iman edenler! Nasûh (tam bir sıdk ve ihlâs ile) tevbe ederek Allâh’a dönün…” (Tahrîm, 8)
İmam Kurtubi, bu ayetin tefsirinde diyor ki; “Nasuh tevbe için âlimlerimiz, 21’e yakın anlam ortaya koydular.”
2. İşlenen günahlardan nefret etmek ve onlara geri dönmeyi ateşe girmek kadar fecî görmek
3. Tevbeyi sâlih amellerle desteklemek
4. Tevbenin, Allah’ın kabulüne muhtaç olduğunu unutmamak
5. Tevbede ümitsiz olmamak
6. Tevbeyi ertelememek