Muhteşem Ahlak dersinde bu hafta Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, ‘Beslenme Ahlakı’ konusunun son dersini yaptı. ‘Sünnette Koruyucu Hekimlik ve İçme Adabı’ başlığında, çok önemli konulara değinen Hocamız, tıb alanında Hz. Peygamber’in (sas) nasıl temel esaslar belirlediğini, tedavi ve koruyucu hekimlik konusunda neler söylediğini ve içme adabı konusunda nelere dikkat çektiğini örneklerle anlattı.
Dersten Cümleler
Ümmet-i Muhammed, ancak Sünnet-i Muhammed ile kaimdir/kaim olur.
Bizim en büyük problemimiz bilgi değil, ameldir.
İslam bir ideoloji değil, Allah’ın (cc) âlemi tanzim etmek için gönderdiği sistemin adıdır.
Abdullah b. Muğaffel (ra) Hz. Peygamber’den (sas) 43 hadis rivayet etmiştir.
“Sapan taşı av avlamaz, düşman öldürmez. Sadece göz çıkarır ve diş kırar!” (Buhari, Edeb, 122; Müslim, Sayd, 54)
“Ben sana Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bundan nehyettiğini haber veriyorum, sen ise aynı şeyi yapıyorsun. Eğer bunu bir daha yaparsan, Allah şahit olsun ki ölene kadar seninle asla konuşmayacağım.” (Müslim, Sayd, 56)
Allah Resulü (sas) kıyamete kadar gelecek olan tüm insanlığın dertlerine derman olabilecek çözüm yollarını miras bırakarak, gitmiştir.
Efendimiz’in (sas) yüzde 65-70 civarında koruyucu hekimlik adına bazı şeyler söylediğini, yaptığını; geriye kalan yüzde 30-35 civarında ise tedavi hekimliği sayılacak adımlar attığını görüyoruz.
Hz. Peygamber (sas) bize tıb ahlakını da öğretiyor…
“Hastalık gelmeden önce sağlığın kıymetini biliniz!” (Buhari, Rikak, 3)
“Beş şey gelmeden önce, beş şeyin kıymetin bilin! Hastalık gelmeden önce sağlığın, ölüm gelmeden önce hayatın, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin, dolu vakit gelmeden önce boş vaktin.” (Buhari, Rikak, 3)
“İki nimet vardır ki, insanların çoğu bunlar hususunda aldanmıştır: (Bunlar) sıhhat ve boş vakittir.” (Buhari, Rikak, 1; İbn Mace, Zühd, 15)
“Yüce Allah; yarattığı her derdin şifasını da yaratmıştır!” (Buhari,Tıb,1)
“Evet, tedavi olunuz. Çünkü Allah, şifasını vermediği hiçbir hastalık yaratmamıştır. Şifası olmayan tek bir hastalık vardır.” Sahabe bu hastalığı merak ediyor ve: “Şifası olmayan hastalık hangisidir? diye sorduklarında, Hz. Peygamber (sas): “İhtiyarlıktır” şeklinde cevap veriyor. (Tirmizî, Tıb, 1)
Hz. Peygamber’in (sas) tedavi hekimliği konusunda ortaya koyduğu en temel esaslar şunlardır:
1. Tıb alanı, ehliyet isteyen bir alandır; ehil olmayan asla bu işe bulaşmamalıdır.
2. Tedavi için kullanılan ilaç ve yöntemler, asla haram olan şeylerden oluşmamalıdır.
3. Canlılara ve fıtrata müdahale ederek bir tedavi yöntemi oluşturulmamalıdır.
4. İlaçların doğal besinlerden elde edilmesi mümkün ise bunlardan istifade edilmelidir.
5. Tedavinin en önemli yollarından biri moraldir; hastaya bu manada tedavi uygulanmalıdır.
“Tabâbetten anlamadığı halde hekimlik yapan kişi, hastaya verdiği zararı tazmin eder.” (Ebû Davud, Diyât, 23)
“Haram olan şeylerle tedavi olmayın!” (Ebû Davud, Tıb, 11)
“Şu muhakkak ki içki deva değildir. Bilâkis marazdır. Yani hastalık vericidir.” (İbn Mâce, Tıb, 27; Müslim, Eşribe, 12)
“Şüphesiz Allah, hastalığı da şifayı da yarattı. Her dert için de bir derman yarattı. Dolayısı ile tedavi olmaya çalışınız, fakat haram olan şeylerle tedavi olmaya kalkışmayınız.” (Buhari, Tıb, 1; Müslim, Selam, 69)
Bir doktor, Resulullah’ın (sas) yanına geldi ve Efendimiz’e: “Ya Resulullah! Ben yaptığım ilaçlara karıştırmak için kurbağaları öldürmek durumunda kalıyorum. Bunun bir mahzuru var mı?” dedi Efendimiz (sas)? “Elbette ki var, bundan sonra asla böyle yapma!” diyerek, o doktora kurbağa öldürmesini yasakladı. (İbn Mace, Sayd, 10; Nesâi, Sayd, 36)
Avrupa’nın 6. büyük ilaç pazarı Türkiye’dir. 2013 verilerine göre Türkiye’deki ilaç tüketimi 22 milyar dolar civarındadır.
Dünya Sağlık Örgütü Başkanı bir tespiti: “Dünyada şimdiye kadar geliştirilen tüm antibiyotikler etkisini kaybedebilir. Rutin ameliyatları imkânsız hale getirecek bir antibiyotik krizi ile karşı karşıyayız. Antibiyotiklere karşı direnç kazanan bakteriler modern tıbbın sonunu getirebilir. Antibiyotik direnci, Amerika, Avrupa ve dünyanın diğer bölgelerinde hızla artıyor. Bu, mikroplara karşı ilk cephemizi kaybettiğimiz anlamına geliyor. Antibiyotiklere karşı dirençli mikroplara maruz kalan kişilerde ölüm oranı yüzde 50 artış gösterdi. Boğaz enfeksiyonu ve yaralanmaların insan hayatına mal olduğu günlere dönmek üzereyiz.”
Beşeri nazar ile bakarsan, menfaat ile bakarsın. Nebevî nazar ile bakarsan, merhamet bakarsın.
“Hastanın yanına girdiğinizde ecel konusunda onu rahatlatacak biçimde konuşun. Bu, onun ecelinin zamanını değiştirmez, ancak hastayı rahatlatır.” (Tirmizî, Tıb, 35)
“Size şifalı iki şeyi, balı ve Kur’an’ı tavsiye ederim!” (İbn Mâce, Tıb, 7)
Efendimiz’in (sas) koruyucu hekimlik için attığı adımları da 5 ana madde de toparlayabiliriz.
1. Bulaşıcı hastalıklardan korunma
2. Zararlı yiyecek ve içeceklerden uzak durma
3. Beden temizliği ve sağlığı muhafaza
4. Dengeli ve yararlı beslenme
5. Hareket ve vücut direncini arttırma
“Aslandan kaçtığın gibi cüzzamlıdan uzak ol!” (Buhari, Tıb, 19; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/443)
“Bir yerde vebâ olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz. Bir yerde vebâ ortaya çıkar, siz de orada bulunursanız, hastalıktan kaçarak oradan dışarı çıkmayınız!” (Buhari, Tıb, 30)
“Hastalarınızı yemek yemeye zorlamayın, Allah onları yedirir, içirir!” (Tirmizî, Tıb, 4)
Efendimiz (sas) Hz. Ali’ye dedi ki: “Ali! Sen hastalıktan yeni kurtuldun, sen yeme! Yoksa sana zararı dokunur.” Hz. Ali yemekten vaz geçti. Biraz sonra ev sahibi arpa unundan ve çöğen otundan bir ekmek yapıp getirdi. Efendimiz (sas) Hz. Ali’ye: “Ey Ali! Bunlardan ye, bunlar sana faydalıdır!” dedi. (İbn Mace, Tıb, 3; Tirmizi, Tıb, 1)
“Seyahat edin, sıhhat bulun!” (Ahmet b. Hanbel, el-Müsned, 3/280)
“Derken Biz onu ağaçsız çıplak bir sahile attık, o bitkin bir hâlde idi. Üzerine gölge yapması için, orada asma kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.” (Sâffât,37145/146).
“Andolsun sen bundan gaflette idin; derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün demir (hadid) gibidir. (keskindir)” (Kaf, 22)
İçme Adabı
1. İçeceklerinin helal ve tayyib olmasına dikkat etmelisin.
“Ümmetimden bir zümre, şaraba bir başka ad takarak onu içmedikçe geceler ve gündüzler tükenmeyecek (kıyamet kopmayacak).” (İbn Mace, Eşribe, 6)
2. Hiçbir içeceğin su gibi olmadığını ve suyun yerini tutmadığını unutmamalısın.
3. Bardağı sağ eline alıp, besmele çekip, yavaş yavaş içmelisin.
“Suyu emerek yavaş yavaş içiniz. Onu, bolca nefes almadan içmeyiniz. Zira ciğer hastalığı bu şekilde su içmekten meydana gelir.”
4. Suyu üç nefeste ve nefesler arasına kısa fasılalar koyarak içmelisin.
“Deve gibi bir nefeste içmeyin. İki, üç nefeste için. Bir şey içeceğiniz zaman besmele çekin; içtikten sonra da elhamdülillah deyin.” (Tirmizî, Eşribe, 13)
“Suyu üç nefeste içen kimse suya iyice kanar, böylece susuzluğu teskin edilmiş olur.
Hem suyu üç nefeste içmek sağlığa daha uygundur.” (Müslim, Tahâret, 65; Eşribe, 121)
5. Uzanmış bir halde değil, çoğu kez oturarak içmelisin.
İbn Abbas: “Peygamberimize zemzem ikram ettim. Onu ayakta içti!” (Buhari, Hac, 76)
6. İçtiğin bardağın yada sürahinin içine nefes alıp vermemelisin.
7.Altın ve gümüş gibi israf sayılabilecek bardaklarda içmemelisin.
8. Yanındakilere su ikram ederken kesinlikle sağdan başlamalısın.
9. Su ikram ederken, meclistekilerin hepsine verdikten sonra içmelisin.
“Halka su dağıtan kimse suyu en son içer.” (Tirmizî, Eşribe, 20)
“Sen içmedikçe ben içemem yâ Resûlallâh!” dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem-: “Halka su dağıtan kimse, suyu en son içer.” buyurdu. Neticede Ebû Katâde bu emre boyun eğip suyu içti, son olarak da Allâh Resûlü içti. (Müslim, Mesâcid, 311)
10. Hamdederek bitirmeli ve verilen her nimetten sorguya çekileceğini unutmamalısın.
“Hamd, suyu rahmetiyle tatlı ve zevkli yaratan Allah’a mahsustur. O Allah ki, günahlarımızdan ötürü suyu acı ve tuzlu kılmamıştır.” (Taberi, Dua, 4/1219)
Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: “Resûlullah (sas) bir gün şöyle hitap ettiler: “Ey insanlar! Allah Teâlâ hazretleri tayyibtir (temizdir), tayyibten başka bir şey kabul etmez. Allah’ın mü’minlere emrettiği şeyler, peygamberlere emretmiş olduklarının aynısıdır. Nitekim Allah Teâlâ: “Ey Peygamberler, Temiz/helal şeylerden yiyin, salih amel işleyin. Çünkü ben yaptıklarınızı hakkıyla bilenim” (Mü’minûn, 51) diye emretmiş; Mü’minlere de: “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz/helal olanlarından yiyin” (Bakara, 172) diye emirde bulunmuştur. Sonra seferi uzatıp, saçı başı dağınık, toz-toprak içinde kalan ve elini semaya kaldırıp: “Ey Rabbim! Ey Rabbim!” diye dua eden bir yolcuyu zikredip, dedi ki: “Bu yolcunun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır ve haramla beslenmektedir. Peki, böyle bir kimsenin duasına nasıl icabet edilir?”(Müslim, Zekât, 65)
“Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder.” (Talak Süresi, 65/2)