Muhammed Emin Yıldırım Hocamız ile “Sahâbe İklimi” üst başlığında, Allah’ın (cc) razı ve memnun olduğu hayatların sahipleri olan Sahâbe efendilerimizi anlamaya çalışacağımız programların üçüncüsü gerçekleştirildi. Hocamız bu üçüncü programda “Tartışmaların Odağında Bir Sahâbî: Muâviye b. Ebû Süfyan” konusunu işledi.
Dersten Notlar
Sahabe Medresemizdeki, Sahabe İklimi derslerimizin bugün üçüncüsünü gerçekleştireceğiz Allah’ın izni ile…
Ve bugün hem okunması, hem anlaşılması, hem anlatılması, hem ders çıkarılması zor olan bir sahâbî efendimizi anlamaya çalışacağız.
Tarihi olayları ve tarihi şahsiyetleri değerlendirmede 3 ayet…
“Andolsun ki, onların kıssalarını açıklamada salim akıl sahipleri için birer ibret vardır.” (Yusuf, 12/111)
“Artık sen kıssayı (onlara) anlat, belki iyice düşünürler.” (Araf, 7/176)
“(Ey Muhammed) Peygamberin kıssalarından sana anlattığımız her şeyle, senin kalbini pekiştiririz. Bu haberlerde sana işin hakikati, mü’minlere ise bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir.” (Hud, 11/120)
Bu ayetlerden çıkarılması gereken mesajlar:
1. Akılların kullanmasını sağlamak
2. İbret alınmasına imkân sunmak
3. Düşünmeyi üretmek
4. Kalplerini pekiştirmek
5. Dersler çıkarmak
Mesajları çıkarmak lazım olan usul şöyle olmalıdır:
1. Tarih bir övgü veya sövgü malzemesi değildir.
2. Her türlü mübalağa hakikatin düşmanıdır.
3. Tarihin aktörü melek değil, insandır.
4. Ya hep ya hiç mantığı mümin duruşuna aykırıdır.
5. Şahısları putlaştırma asla bu dinin kabul etmeyeceği bir durumdur.
Hz. Muâviye’yi üç başlık altında ele alacağız:
1. Kimdir Hz. Muâviye?
2. İbret Alma Özelliği ile Hz. Muâviye
3. Örnek Olma Özelliği ile Hz. Muâviye
Kimdir Hz. Muaviye?
1. Mekke’nin en önde gelen ailesi olan Ümeyyeoğullarına mensup biridir.
Bir gün hayvanlarına binmiş olarak Ebû Süfyan, hanımı Hind ve oğlu Muâviye yolda yürümekte olan Hz. Peygamber’in yanından geçtiler. Ebû Süfyan oğlu Muâviye’yi merkepten indirip binmesi için Hz. Peygamber’i davet etti. Yolda giderken Hz. Peygamber ona İslâm’ı anlattı, yol ayrımında teşekkür ederek ayrıldı. Bu duruma sinirlenen Hind dayanamayarak, “Bütün bunları dinlemek için mi oğlumu merkepten indirdin?” deyince Ebû Süfyan ona şu cevabı verdi: “Öyle söyleme, o pek asil bir ruha sahip bir insandır.” (Belâzurî, Ensâbü’l-Eşrâf, V, 13-14)
2. İslami davetin her merhalesine şahit olan ama Mekke Fethi’nde Müslüman olduğunu ikrar eden biridir.
Hz. Muâviye’nin Miladi 602, 603, 605 veya 608 yıllarında doğduğu rivayet edilmektedir. 602 yılı isabetli görünmektedir. 602 üzerinden konuştuğumuzda, aşağı yukarı Hz.Ali ile akran sayılır, Hz.Ali’nin doğrum tarihi Miladi 600, dolayısı ile Hz. Ali ondan 2 yaş büyüktür.
Doğum tarihi üzerinden bakarsak meseleye, İslam Mekke sokaklarında yankılanmaya başladığında 8 yaşlarında, Efendimiz (sas) Medine’ye hicret ettiğinde 21 yaşlarında, Mekke Fethi’nde Müslüman olduğunda ise 29 yaşlarındadır.
Hz. Muâviye kendi Müslüman oluşunu şöyle anlatıyor: “Ben Umretu’l-Kaza esnasında müslüman oldum. Ancak müslümanlığımı babamdan gizledim. Sonra o, İslâm’a girdiğimi anlayınca bana şöyle dedi: ‘İşte kardeşin Yezîd, senden daha hayırlıdır, kendi milletinin dininden ayrılmadı.’ Ama ben babamın dediğine aldırmadım.” (İbn Kesîr, el-Bidaye, VIII, 117)
3. Uzunca bir ömür yaşayıp, onlarca hadisenin şahidi, onlarca hadisenin ise bizzat aktörü olmuş biridir.
Hz. Muâviye’nin vefat tarihi Hicri Recep ayı 60, Miladi Nisan ayı 680, Dımaşk yani Şam’dır. Mezarı Şam’da bilinir, ancak bilenlerin ziyaret ettiği bir yerdir. Miladi olarak 77 ve 78 yıllık bir ömrün sahibidir.
4. Peygamber (sas) ile birlikteliği sadece 2 yıl olmasına rağmen, o süreci çok ama çok iyi değerlendirmiş biridir.
Ebû Süfyan’ın kızı Ümmü Habîbe mü’minlerin annesi ve Hz. Peygamber’in zevcesi olma şerefine erişmiştir. Bu vesile ile Hz. Peygamber ile Ebû Süfyan ailesi arasında akrabalık bağı kurulmuş oldu. Bu bağdan dolayı bazı İslam âlimleri Hz. Muâviye’ye Müslümanların dayısı olarak bakarlar.
Hz. Peygamber döneminde onun en önemli faaliyeti kâtiplik görevinde bulunmasıdır. Bu görevi oğlu için Ebû Süfyan’ın istediği rivâyet edilmektedir. Ebû Süfyan Hz. Peygamber’e şöyle demiştir: “Ya Resûlüllah! Bana üç şeyi ver. Beni komutan yap ki daha önce müslümanlarla savaştığım gibi şimdi de kâfirlerle savaşayım. Muâviye’yi yanında kâtip yap. Birde kızım Azze ile de evlen!”
Bu konuda dillendirilen uydurma rivayetlerden bazıları:
Cebrail (a.s.), Hz. Peygamber’e gelip şöyle dedi: “Ya Muhammed! Muâviye’ye selam söyle ve ona iyi davran. Çünkü o, Allah’ın Kitabını ve vahyini yazmak hususunda güvenilir bir kimsedir. O, ne güvenilir bir kâtiptir.” (İbn Kesir, el-Bidaye, VIII, 120)
Cebrail (a.s.) de şöyle dedi: “Onu yanına kâtip olarak al. Çünkü o, güvenilir bir kimsedir.” (İbn Kesir, el-Bidaye, VIII, 120)
Ebû Hureyre’nin Peygamber’de (sas) şöyle duyduğu rivâyet edilir. “Cebrail bana geldi ve “Ey Muhammed, Allah vahyini bana ve sana emanet etti, sen de Muâviye’ye emanet et” dedi. (Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, III, 129)
Hz. Muâviye’nin rivayet ettiği hadislerin toplamı 163 tanedir. Bu hadislerden 13 tanesi Sahihayn’da yer alır. Ayrıca 4 tane sadece Buhari’de, 5 tane de sadece Müslim’de yer almaktadır.
Onun rivayet ettiği hadislerden iki tanesi….
“Allah, kimin hakkında hayır murad ederse onu dinde fakîh (anlayışlı) kılar; ben, kâsimim (hakîkatı taksim eden ve dağıtanım, her şey Allah’ın irâdesiyledir). Allah ise bağışlayan, lutfedendir. Bu ümmet (İslâm ümmeti) Allah’ın emri üzere kâim olduğu (devâm ettiği) sürece, Allah’ın emri (kıyâmet vakti) gelinceye kadar onlara muhâlefet edenler, onlara asla zarar veremeyecektir.” (Buhârî, İlim, 13, I, 26; I’tisâm, 10; Müslim, Zekât, 100, I, 719)
“Resûlullah’ın (s)) her namazın sonunda selâm verdiğinde (selâmla namazdan çıktığında), lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke lehü lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, Ey Allah’ım! Verdiğini engelleyecek yoktur, engellediğini de verecek yoktur, (sâlih amelinden başka) hiçbir mevki ve servet, sâhibine fayda vermez; mevki, şan ve şeref yalnız sendendir.” (Buhârî, Da’vât, 18)
5. Mizacında, karakterinde meliklik, liderlik ve yöneticilik olan biridir.
Hz. Muâviye’nin çocukluk dönemindeki durumuyla ilgili şöyle bir anekdot anlatılır: “O bir çocuk olarak annesiyle birlikte yolda yürürken ayağı takılır ve yere düşer, annesi Hind ona, “Allah seni kaldırmasın (yerde kalasıca) ayağa kalk!” der. Oradan geçen bir A’râbî Hind’e: Niçin böyle söylüyorsun? Vallahi ben sanıyorum ki bu çocuk kavmini yönetecek.” der. Bunun üzerine Hind şöyle cevap verir: “Kavminden başkalarını da yönetmezse Allah onu kaldırmasın (yükseltmesin!).”
Diğer bir rivayet ise şöyledir: Bir gün henüz çocuk yaşta iken babası Ebû Süfyân, Muâviye’ye bakar (süzer) ve eşi Hind’ şöyle der: “Benim şu oğlum var ya, kafası büyük ve kavmini idâreye cidden çok uygundur. Bunun üzerine annesi Hind, “Yalnız kendi kavmini mi? Eğer o kavminde başkalarını da yönetmezse annesini kaybetsin (Allah cezâsını versin!)” diye karşılık verir. Annesi küçükken onu (Muâviye’yi) sırtında taşır ve meliklik türküleri söyleyerek büyütürdü.
“Ey Muâviye! Eğer bir şekilde mü’minlerin işlerini sen üstlenirsen (mü’minlere vâli veya halîfe olursan) Allah’tan kork ve adâletli ol!’ (İbn Sa’d, Tabakât, VI, 17; Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, III, 131)
Abdülmelik b. Umeyr’in rivâyet ettiğine göre Hz. Muâviye şöye dedi: “Allah’a yemin olsun ki beni hilâfete Nebî’nin (s) ‘Ey Muâviye! Eğer melik olursan ihsan et (insanlara iyi davran)’ sözünden başka bir şey sevketmedi.” (Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, III, 131)
İbret Alma Özelliği ile Hz. Muaviye
Hasan el-Basrî şöyle demiştir: ‘’Muâviye’nin dört özelliği vardı. Bu dördü değil de sadece birisi bile olmuş olsaydı, O’nu helak etmeğe yeterdi. O’nun bu özellikleri şunlardır:
1-) Bu ümmet içerisinde Resûlullah’ın ashabı ve faziletli insanlar olmasına rağmen bu görevi kılıç zoru ile alması için ümmetin başına musallat olmasıdır.
2-) Kendisinden sonra sarhoş, içkici, sürekli ipek giyip çalgılarla meşgul olan oğlunu veliaht edinmesidir.
3-) Ziyâd’ı kendi nesebine katmış olmasıdır. Hâlbuki Resûlullah (sas) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Çocuk doğduğu yatağa aittir, zina eden kişi de recmedilir.”
4-) Hucr b. Adiyy ve adamlarını öldürmüş olmasıdır. Hucr’den dolayı Muaviye’nin vay çekeceğine! Hucr’den ve Hucr’ün adamlarından dolayı Muaviye’nin çarptırılacağı cezalar ve işkenceler ne dehşettir.!’’ (İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, C. 3 s. 239; Taberi, Tarih, c. 3, s. 232)
Özellikle Hasan el-Basrî’nin dile getirdiği şu dört hususta Hz. Muâviye eleştiriye tâbi tutulmaktadır:
– Zor kullanarak hilâfeti ele geçirmesi.
– Layık olmadığı ve kötü alışkanlıkları olduğu halde Yezîd’i halef tayin etmesi.
– Peygamber’in hadisine rağmen Ziyad’ı nesebine katması.
– Hucr b. Adiy’i öldürülmesi.
1. Ali’ye, Ehl-i Beyt’e ve onları sevenlere karşı çok ciddi haksızlıklar yapmış biridir.
“Muâviye idareyi ele aldıktan sonra ashâbtan Ebû Tufeyl ile aralarında şu şekilde bir konuşma geçer. Muâviye Ebû Tufeyl’e sorar: – Sen Osman’ın katillerinden değil misin? – Hayır, fakat orada bulunanlardan ve yardımcı olmayanlardanım. – Seni yardım etmekten alıkoyan nedir? – Muhâcirûn ve Ensâr yardım etmedi, ben de etmedim. – Fakat halifeye yardım onlar üzerine vacipti. – Ya Emiru’l-Mü’minin, Şam ehli seninle birlikte olduğu halde seni yardım etmekten alıkoyan nedir? – Benim, Osman’ın kanını talep etmem ona yardım değil mi? Ebû Tufeyl güler ve sen ve Osman tıpkı şairin “Ben hayatta iken gerekli yardımı yapmadın, öldükten sonra benim için yas tutuyorsun.” dediği gibisiniz der.
2. Hilafet ve İmamet çizgisini saltanat ve melikliğe dönüştürmüş biridir.
3. Devlet yönetiminde kendinden önceki Raşid halifelere değil, bazı sebepleri ileri sürerek Bizans ve İranlılara benzemeye başlayan biridir.
İslâm toplumunda meydana gelen değişimi şu rivâyet net bir şekilde ortaya koymaktadır: “21/642 yılında fethedilen Mâhân’ın ileri gelenlerinden Dînâr isimli bir kişi Muâviye zamanında Kûfe’ye gelerek Müslümanlara şöyle demiştir: “Ey Kûfeliler, siz bizim diyarlarımıza gelen ilk müslüman halksınız, siz insanların en hayırlıları ve üstünü idiniz.Bu özellikleriniz Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerinde en güzel şekilde devam etmişti. Ancak daha sonra bu halleriniz değişip sizde dört özellik belirdi. Bunlar cimrilik, hile, hıyanet, ve darlık. Halbuki bunlardan hiç biri daha önce sizde yoktu. Aranızda bir süre durdum da bunların nereden geldiğini anladım. Hile Nebât’tan, cimrilik İranlılardan, hıyanet Horasanlılardan ve darlık da Ahvazlılardan.”
4. Ailesi olan Beni Ümeyye’nin menfaatlerini önemseyip, liyakat esasına çok dikkat etmemiş biridir.
5. Dünyevi siyasetin ve iktidar hırsının bir sahabi bile olsa insana neler yaptırabileceğinin göstergesi olan biridir.
Örnek Olma Özelliği ile Hz. Muaviye
1- Çok akıllı, bilgili, ilme değer veren ve ilim elde etmek için ciddi gayretler gösteren biridir.
2- İnsanları idare etmeyi çok iyi bilen, tebaasına karşı hilmi ve merhameti esas alan biridir.
3- Cihad, savaş ve fetihlere önem veren, düşmana karşı doğru stratejiler ortaya koyan ve İslam coğrafyalarını oldukça genişleten biridir.
4- Birçok alanda yenilikler yapan, karşılaşılan sorunları çözmede isabetli adımlar atan biridir.
5- Düşmana karşı İslam’ı hakkıyla savunan ve temsil eden, Sahabe’nin tebliğ ve cihad faaliyetlerine destek olan biridir.
“Onlardan sonra gelenler: ‘Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı kin bırakma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin’ derler.” (Haşr 10)