Nebevî Miras derslerimizin bu haftaki konusu, değerlerimize karşı takınmamız gereken makul tavır ile alakalı idi. Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, “Tefrikanın Devası Değerlere İ’tisâm/Sarılmak” serlevhası altında, Allah’ın kitabına sarılma emri ve bu emrin yerine getirilme yöntemi, ihtilaf ile tefrika arasındaki farklar, tefrikanın bu ümmete verdiği zararlar ve Sahâbe’nin özellikle Sünnet’e i’tisâm göstermelerine dair bazı örnekler üzerinde durdu.
Dersten Cümleler
Hz. Peygamber (sas) ile aramızda kurmamız gereken hukukun beş temel kavramı: İtaat, İttiba, İ’tisâm, İhsan ve İtidal
İ’tisâm, Allah Resulü’nün (sas) tebliğ ettiği her hakikate, istenilen düzeyde sarılmak, o değerleri korumak ve onlara bağlanmaktır.
İ’tisâm kavramına sözlüklerimiz şu anlamları verirler: Sarılmak, bağlanmak, yapışmak, sığınmak, güvenmek, dayanmak, güç almak, kuvvetlenmek, yardım istemek, korunmak ve kaçınmak…
Kur’an-ı Kerim’de bu köke ait 9 kullanıma yer verilir.
“Kim Allah’a sarılırsa kesinlikle doğru yola iletilir.” (Ali İmran 101)
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve asla tefrikaya düşmeyin.” (Ali İmran 103)
“Ancak tevbe edip, hallerini düzeltenler, Allah’a sımsıkı sarılıp dinlerini yalnız O’na has kılanlar başkadır…” (Nisa, 146)
“Allah’a iman edip O’na sımsıkı sarılanlara gelince, Allah onları kendinden bir rahmet ve lütuf (deryası) içine daldıracak ve onları kendine doğru (giden) bir yola götürecektir.” (Nisa, 175)
“Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah’a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. O, ne güzel mevlâdır ve ne güzel yardımcıdır!” (Hac, 78)
Ali İmran 101, 102 ve 103. ayetler, bir İslam toplumunun tesisi ve korunması noktasında çok çok önemli mesajlar yansıtır.
Ali İmran 103. ayetin ilk cümlesi üzerinden sorulması gereken iki soru:
1- Allah’ın ipi/Hablulullah ne demektir ve O’na sarılmak nasıl olmalıdır?
2- Tefrika nedir ki, Allah bizi ona düşmekten sakındırmaktadır?
“Siz Allah’ın ipine sarılın. Şüphesiz Allah’ın ipi Kur’an’dır.” (Dârimi, Fedâili’l-Kur’an, 1)
Allah’ın kitabının semadan arza uzatılan bir ip olduğunu, ona sarılan kişinin hidayete ereceğini, onu terk edenin ise sapıklığa düşeceğini, onda akla durgunluk veren tükenmez harikalar bulunduğunu ifade eder. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 17/211, 212; Tirmizi, Menakıb, 103)
Kur’an’a sarılmak ne demektir?
1. Anlamı ile buluşmak
2. Azığı ile düşünmek
3. Ahlakı ile ahlaklanmak
4. Ahkâmı ile amel etmek
5. Aşkı ile tutuşmak
Bütün bunları nasıl yapacağız, nasıl uygulayacağız? Sünnet’e İttiba ve İ’tisam ile…
“Ey Resûlüm! Sen af ve müsamaha yolunu tut, iyiliği emret ve cahillere aldırış etme!” (A’raf, 199)
“Burada senden istenilen; sana haksızlık eden ve zulmedeni bağışlaman, seni mahrum bırakana vermen, seni terk edeni ziyaret etmendir.” (İbn Hacer, Fethu’l-Bâri, IX,375)
Kur’an-ı Kerîm’de değişik türevleriyle birlikte “tefrika” kelimesinin geçtiği yaklaşık 77 ayet vardır.
Kur’ân’a göre: “açık hükümler karşısında ayrılığa düşmek” (Ali İmran,105), “Allah ve elçilerini birbirine rakip iki güç olarak karşı karşıya getirmek” (Nisa, 150), “Peygamberler arasında ayrımcılık yapmak” (Bakara, 136, 285; Ali İmran, 84), “dini parçalamak” (En’am/159) gibi davranışların her biri dinde tefrika çıkarmaktır.
Tefrika ihtilaf demek değildir. Tefrika, menfi ihtilaftır, ancak müspet ihtilaf tefrika değildir.
İhtilaf ile Tefrika arasındaki farklar:
1. İhtilaf nimet, Tefrika nikmettir.
2. İhtilaf lezzet, Tefrika eziyettir.
3. İhtilaf zenginlik, Tefrika fakirliktir.
4. İhtilaf güzellik, Tefrika çirkinliktir.
5. İhtilaf hakikat, Tefrika dalalettir.
6. İhtilaf imkân, Tefrika çaresizliktir.
7. İhtilaf zaruret, Tefrika gayesizliktir.
8. İhtilaf rahmet, Tefrika zahmettir.
“Size sarıldığınız sürece asla dalalete düşmeyeceğiniz iki emanet bırakıyorum: Allah’ın kitabı ve benim sünnetim.” (Muvatta, Kader, 3)
Irbâd b. Sariye radıyallahu anh bize nakletmişti o önemli sözü? Ne demişti Efendimiz (sas) “…Gerçek şu ki sizden, benden sonra yaşayacak olanlar, pek çok tefrika görecektir. Bu olaylara şahit olduğunuzda siz benim sünnetime ve doğru yola iletilmiş raşid halifelerin sünnetine, azı dişlerinizle ısırırcasına sımsıkı sarılın.” (Ebû Davûd, Sünnet 5; Tirmizî, İlim, 16, İbni Mace, Mukaddime, 6)
Ümmü Habibe: “Vallahi ben Resûlullah’tan bizzat işittim o dedi ki: “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadının herhangi bir ölü için üç günden fazla yas tutması helal değildir. Fakat kadın sadece eşi için dört ay on gün yas tutar.” (İmam Malik, Muvatta, Talak, 12; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 6/325)
“Komşu komşuya en haklı şefi’dir/ komşu evini, arsasını satarsa, önceliği komşusuna vermelidir.”
“Yeter ya… Senin neyine yetmiyor Resulullah’ın söylediği… Vallahi o evlenen çiftlere şöyle derdi: Allah evliliğinizi bereketlendirsin, bereketini üzerinizde daim eylesin ve ikinizin arasını hayırla birleştirsin.”
“Ya Resulullah! Hanımıma üç kez boşsun, boşsun, boşsun” dedim. O anda Efendimiz’in (sas) yüzünün rengi değişti, kıpkırmızı kesildi, kızarak ayağa kalktı ve dedi ki: “Ben aranızdayken Allah’ın kitabı ile mi oynuyorsunuz?” Mahmud b. Lebid diyor ki: “Efendimiz (sas) o kadar kızmıştı ki, o anda -o isim vermiyor, ama tavır Ömer’in tavrına benziyor- biri ayağa kalktı ve dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü! Bu adamı öldürmeyip de ne yapayım!” (Nesaî, Talak, 6)
“Baban Allah’tan korkmaz mı? Onun sadece üç talak hakkı vardır. 997’ye gelince, o aşırılık ve zulümdür. Artık Allah isterse azab eder, isterse affeder.”
“Kadın senden üç talakla boşanmış oldu. Sen Allah’ın sana verdiği üç haktan fazlasını kullanarak Allah’ın ayetlerini eğlenceye/alaya almış oldun.” (Muvatta, Talak, 2)
Sünnet, ihtilafları çoğaltmaz, var olan ihtilafları en aza indirir.
Sünnetin belgeleri olan Hadisler, ihtilafları çoğaltmaz, bu konuda olabilecek sınırları ortaya koyarak, tefrikanın kapısını kapatır.
Mezhebler, ihtilafları çoğaltmaz, ihtiyaçlara göre cevaplar ortaya koyar…
Sünneti terk etmemiz, yada istenilen oranda Sünnete İ’tisam göstermemiz ne gibi sonuçlara sebep oldu ve oluyor?
1. Terk edilen her Sünnet, farklı farklı bidatlerin hayatları kuşatmasına yol açtı.
2. İhmal edilen her Sünnet, ümmet içerisinde daha fazla grupların ve fırkaların çoğalmasına sebep oldu.
3. Önemsenmeyen her Sünnet, ümmeti başka din ve ideoloji mensuplarını taklit edip, onlara tabi olmaya sevk etti.
4. Basite alınan her Sünnet, Müslüman kimliğini zedeledi ve o kimliğin kaybedilmesine neden oldu.
5. Üzerinde ciddiyetle durulmayan her Sünnet, toplumsal helaklerin ve kıyametlerin kopmasına vesile oldu.
Hz. Aişe annemiz: “Hz. Peygamber’den sonra icat edilen ilk bidat, doyasıya yemek yemektir.” (İmam Gazzali, İhya, 3/86)