Ümmet deyince aklımıza; bir inancı benimsemiş, aynı hedef ve doğrultuda dayanışma içerisinde yürüyen insan topluluğu gelir. Doğal olarak aynı inancı benimseyen insanların birlik içinde olması gerektiği de kaçınılmaz bir gerçek ve zaruret olarak önümüzde durmaktadır.
Efendimiz’in (sas) yaşadığı çağdan bu güne kadar ümmetin temsiliyeti ve birlikteliği farklı şekillerde tezahür etmiştir. Efendimiz’in (sas) ahirete intikal edişiyle birlikte İslâm’ın temsiliyetini ve birliğini simgeleyen “Hilafet” olarak adlandırılan kurum ortaya çıkmış, ilk başta “Hulefa-yi Raşidîn” denilen Efendimiz’in (sas) güzide ashâbının halife olduğu dönem başlamıştır. 29 yıllık bu dönemden sonra halifelik makamı farklı farklı coğrafya ve devletlere intikal etmiş, son olarak Osmanlı Devleti bu makamın emanetçisi iken devletin parçalanması ile birlikte etkinliğini yitirmiştir. Böylelikle yaklaşık 1300 yıl boyunca Müslümanların birliğini simgeleyen halifelik kurumu sona ermiş, bu süreçten itibaren Müslümanlar o çapta ve etkide bir birlik ve kurum oluşturma başarısı gösterememişlerdir. Dolayısıyla günümüzde sayısı milyarın üstünde olan Müslümanları temsil eden uluslararası çapta bir organ, kurum ve organizasyon bulunmamaktadır.
Ümmetin bir yapı etrafında kenetlenememiş olması farklı neticelere yol açmış, İslâm dünyası birçok fikirsel, mezhepsel, siyasi vb. ayrılıklara düşmüştür. Nihayetinde bu farklılıklar, Müslüman ülkelerin birbirlerinden giderek ayrışmasına, birbirleriyle savaşmalarına birbirlerinin ülkelerini işgal etmelerine, toplu katliamlar yapmalarına neden olmuştur. Hilafetin kaldırılmasından bu yana binlerce Müslüman yine Müslümanlar tarafından katledilmiş, İslâm dünyası derin bir kargaşa ve kaos içerisine sürüklenmiştir. Maalesef ki bu kargaşa İslâm ülkelerinin basiretsizliği yüzünden her geçen gün şiddetini artırarak büyümeye devam etmektedir.
Halkı Müslüman olan ülkelerdeki bu karışıklık ve sıkıntılar, özellikle Ortadoğu üzerinde bazı proje ve emelleri olan Irkçı Emperyalist güçlerin de işini kolaylaştırmış, her geçen gün onları emellerine bir adım daha yaklaştırmıştır ve yaklaştırmaya devam etmektedir. Mesela bu projelerden biri olan “Büyük Ortadoğu Projesi” tıkır tıkır işlemeye devam etmektedir. Bu kapsamda henüz son 3 yıl içerisinde ABD, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımış, ABD ve İsrail “Yüzyılın Anlaşması” denilen bölgedeki Filistinlileri tasfiye etme ve etkisiz kılma amacı taşıyan bir anlaşma imzalamışlardır. Bu ve buna benzer birçok plan ve proje yazılıp çizilirken; Müslümanlar sadece ve sadece yapılanlara seyirci kalmakta, göstermelik laflar etmek dışında bu planları bozma ve engelleme adına fiili, siyasi, ekonomik hiçbir adım atmamaktadır.
Hatta ve hatta küresel güçlerin Müslüman ülkeler üzerindeki planlarına maalesef birçok Müslüman ülke de alet olmakta, açıktan açığa bu yapılanlara destek olmaktadır.
Görüleceği üzere, Müslümanların her türlü ayrılık ve farklılıklara rağmen çatı olarak bir birliklerinin olmaması, birçok sıkıntıya sebep olmaktadır. Fakat yaşanan bu sıkıntılardan ders alıp yakınlaşması, birlik oluşturmaya çalışması gereken İslâm ülkeleri, her geçen gün yeni bir ayrılığa düşmekte, aralarındaki mesafeyi daha fazla açmaktadır. Bugün Müslümanların birçoğu dahi ümmetin birleşeceğine inanmamakta, imkansız veyahut ütopik bir düşünce olarak görmektedir. Sebep olarak da Müslüman ülkeler arasındaki fikirsel, mezhepsel ayrılıkları ve yaşanan sıkıntıları göstermekte; aslında bu sıkıntıları doğuran sebebin böyle bir birlikteliğin olmaması olduğunu idrak edememektedir. Halbuki küfür cephesine baktığımızda, bugün biz Müslümanların yaşadığı benzer sıkıntıların birçoğunu zamanında onların da yaşadığını fakat bu farklılıkları aşıp ortak değer ve amaçlar üzerinde birleştiklerini görmekteyiz.
”16. yüzyılda başlayan ve 17. yüzyılda da devam eden Hristiyanlığın Avrupa kıtasındaki mezhep kavgalarının 1618-1648 yılları arasındaki safhasına 30 Yıl Savaşları denmişti. Avrupa devletlerinin neredeyse tamamı bu savaşlara iştirak etti. Avrupa’da 13 devletin karşı karşıya geldiği ve 30 yıl süren bu savaşlar sebebiyle Almanlar nüfuslarının %60’ını kaybetti ve 200 yıl boyunca toparlanamadı. Savaşla beraber gelen kıtlık ve salgın hastalıklarda milyonlarca insan öldü. Savaş öncesi nüfusu 16 milyon olan Bohemya, Bredenburg, Pomeranya ve Rheinland bölgelerinin nüfusu 6 milyona düştü. Savaşan devletlerin kiraladığı paralı askerlerin yaptığı yağmalama ve tecavüzler ise yüzyılın en utanç verici olayları olarak tarihe geçti. 30 Yıl Savaşları, Avrupa’nın gördüğü son büyük din savaşı olarak tarihteki yerini aldı. Ancak geçmişin üzerine sünger çeken Avrupa, bu kanlı iç çatışmalardan Avrupa Birliği sürecine geçmeyi başardı.”[1]
Ortadoğu coğrafyasında bugün yaşananların birçoğu, yakın bir geçmişe kadar Avrupa ülkelerinde de yaşanmasına rağmen; onlar her türlü fikirsel, mezhepsel, siyasi farklılıkları arka plana atarak ortak değerlerde birleşmiş; AB, NATO, BM gibi küresel güçte birlikler oluşturmayı başarabilmişlerdir. Müslüman ülkelere baktığımızda ise birkaç girişim dışında birlik olma yönünde hiçbir çaba ve çalışma görememekteyiz.
Bu kapsamda 1969 yılında 57 üyeli İslâm İşbirliği Teşkilatı kurulmuştur. Yine 1997 yılında Prof. Dr. Necmeddin Erbakan tarafından, başlangıçta 8 Müslüman ülke arasında ekonomik işbirliğini amaçlayan D8 projesi başlatılmıştır. Fakat günümüzde, yeterli desteğin verilmemesi, küresel güçlerin farklı planları neticesinde bu proje ve birliklerin Müslüman ülkeler üzerinde herhangi bir aktivitesi ve fiili etkisi bulunmamaktadır.
Ümmet birliği, önümüzde reçete olarak durmaktadır. İslâm’ın ve Ümmetin karşısında “tek millet olan” küfür cephesi birleşmiş lâkin asıl bir ve diri olması gereken İslâm ülkeleri amansız ayrılıklara düşmüştür. Bu ayrılıklara düşmekle kalmayıp gündemleri çalınmış, İslâm Birliği gibi hususlar konuşulamaz ve üzerinde düşünülemez hale getirilmiştir. Günde 5 vakit aynı kıbleye yönelmemiz nasıl bir mecburiyetse; bu zulüm ve sıkıntıların son bulmasını istiyorsak, “İslâm Birliği”nin kurulması ve tesis edilmesi de o neviden bir mecburiyettir.
Bilal Furkan Şimşek
Siyer İlim, Kültür ve Tarih Dergisi Nisan-Mayıs-Haziran 2020/14 Sayı
İrtibat ve Detaylı Bilgi İçin: 0212 550 0 571
Whatsapp Abone Hattı: 0531 660 50 18
www.siyerdergisi.com
[1] https://insamer.com/tr/katolik-protestan-30-yil-savaslarindan-sii-sunni-savasina_189.html