1437 Hicri yılını ‘Kur’an Yılı’ olarak ilan eden Siyer Vakfımız, bu proje kapsamında sekiz farklı üniversitede yapmayı planladığı ‘Vahyin Yetiştirdiği Gençler’ programlarının sekizincisi ve sonuncusunu, Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nde gerçekleştirdi. Rize İmam Hatipliler Derneği’nin (RİHDER) düzenlediği programda Dernek Başkan’ı Eyüp Fırtına’nın yapmış olduğu açılış ve selamlama konuşmasının ardından “Kur’an Evinin Hanımı: Hz. Fâtıma b. Resûlullah” başlıklı dersini yapmak üzere Muhammed Emin Yıldırım Hocamız kürsüye davet edildi.
Kur’an Evinin Sakini Olabilmek
Kur’an’ın evinin hanımı olmanın tarihte kalmış bir şey olmadığını, bugün de Kur’an evinin hanımı olmanın mümkün olduğunu belirten Hocamız, “Biz tarihten konuşuyoruz, ama tarihte kalsın diye konuşmuyoruz. Hz. Fâtıma (ra) annemizin üzerinden Kur’an evinin hanımı nasıl olunur öğrenip, hayatımıza yansıtmak için konuşuyoruz.” diyerek sözlerine başladı.
Hz. Fâtıma’nın (ra) Kur’an evinin hanımı olmasının onun, Resûlullah’ın (sas) kızı olmasından kaynaklanmadığını söyleyen Hocamız, “Eğer bir evin sakinleri Allah’ın (cc) kelamından bir söz duyduklarında; yüreklerini, zihinlerini o ayetlerin karşısında açıyorlarsa, o ev Dâr’ul Kur’an’dır, o evin sakinleri de Kur’an’ın öğrencileridir. Eğer bir evin sakinleri aralarında bir anlaşmazlık olduğunda bunu Rabbimizin Kur’an’ına ve Resûlünün sünnetine götürüyorlarsa; o evin sakinleri Kur’an evinin sakinleridir.” Dedi.
Evler çerçevesinden Hz. Fâtıma (ra) annemizin hayatına bakıldığı zaman 5 tane ev göreceğimizi söyleyen Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, başlıklar halinde bu evleri sıralayarak kısaca değindi..
1- Hatice’nin (ra) evi
2- Nübüvvet Evi
3- Risalet Evi
4- Ehlibeyt Evi
5- Velayet Evi
Hz. Fâtıma’nın (ra) miladi 605 yılında doğduğunu belirten Hocamız, doğumunun Efendimiz’e haber verilmesini ve isminin konuluşunu bizlerle paylaştı: “Efendimiz’e (sas) doğum haberi geliyor. Hz. Hatice (ra) annemizin aklından şöyle geçmiş: “Efendim eğer müsaade ederse, ona annemin adını koyacağım.” Annesinin adı; Fâtıma b. Zâide. Efendimiz (sas) geliyor, onu kucağına alıyor, seviyor ve “Bu babasının anasıdır. Ona annemin adını koyacağım” diyor. Hatice anamız bir şey demeyecek ama üzülecektir, çünkü Efendimiz’in (sas) Âmine ismini kastettiğini düşünecek ama Efendimiz’in (sas) kastettiği Hz. Ali’nin annesi olan Fâtıma b. Esed’dir. Efendimiz (sas) “Ona annemden sonra annem olan Fâtıma’nın ismini koyacağım.” dediği zaman Hatice annemiz seviniyor ve “Tamam hem senin, hem benim annemin adı olsun.” diyor.
Efendimiz ile Olan Benzerliği
Hz. Fâtıma (ra) annemizin birçok hadisede Efendimiz’in (sas) yanında olduğunu ve bu yüzden Efendimiz’in (sas) onun için bazen “babasının kızı” bazen de “babasının anası” sözlerini kullandığını söyleyen Hocamız, onun babasına ne kadar benzediğini Hz. Âişe (ra) annemizin dilinden bizlerle paylaştı: “Ben o kadar kız o kadar erkek gördüm, bir çocuğun bu kadar babasına benzediğini görmedim. Eğer siz Medine’de Allah Resûlü’nü değil de Fâtıma’yı arkasından görseydiniz onu babası zannederdiniz.”
Hz. Ali ile Hz. Fâtıma’nın Bedir savaşından 3 ay sonra Efendimiz tarafından evlendirildiğini söyleyen Hocamız, düğün günleri ile alakalı şu hadiseyi bizlerle paylaştı: “Ümmü Eymen anamız bize anlatıyor. Düğün yapılmış ve gelin evine gidiliyor. Efendimiz (sas) Ümmü Eymen’e: “Anne, gidin ve ben gelene kadar orada bekleyin.” Diyor. Efendimiz (sas) gecenin ilerleyen saatlerinde o eve geliyor, selam verip oturuyor. Fâtıma annemizi sağına oturtuyor ve ellerini avuçlarının içine alıyor. Ümmü Eymen’e kardeşim nerede diyerek Hz. Ali’yi (ra) soruyor, onu da çağırıyor ve soluna oturtuyor, elini avucuna alıyor. Onlara evlilik adına nasihat ediyor. Su dolu bir leğen istiyor. Ellerini suya sokarak bir şeyler okuyor sonra o sudan alıp tekrar okuyarak, Fâtıma annemizin göğsüne ve sırtına, Hz. Alinin göğsüne ve sırtına serpiyor. Felak ve Nas sûrelerini de okuyor sonra da onlara “Allah evliliğinizi bereketlendirsin, o bereketi üzerinizde daim kılsın ve ikinizin arasını hayırlarla birleştirsin.” Diye dua ediyor. Biraz da duygulanarak “Keşke Hatice de görseydi.” diyor ve gidiyor.”
Efendimiz’in (sas) kızının evinin uzak olmasına rağmen, evliliklerinin ilk 6 ayı boyunca sabah namazı vakti bizzat gelerek onları sabah namazına kaldırdığını ve öylece mescide döndüğünü vurgulayan Hocamız, “Sabah namazsız bir ev, ölü bir evdir.” Dedi.
Efendimiz’in (sas) Medine’nin dışına çıktığında da Medine’ye dönüşünde de her zaman ilk ve son göreceği insanın Hz. Fâtıma (ra) olduğunu söyleyen Hocamız, Hayber dönüşü Efendimiz (sas) ile Hz. Fâtıma’nın (ra) yaşadığı şu olayı bizlerle paylaştı… “Hayber sonrası Allah Resûlü (sas) zorlu bir yoldan sonra Medine’ye gelmiş, Mescid-i Nebevi’de iki rekât şükür namazını kılıyor ve kızına doğru yürümeye başlıyor. Fâtıma annemiz de Efendimiz yorulmasın diye mescide doğru gidiyor. Yolları ortada kesişiyor. Baba kız birbirlerine sarılıyorlar ve bir şey söylemeden ağlamaya başlıyorlar. Fâtıma annemiz bir taraftan babasının üzerindeki tozu toprağı sirkelerken “Baba bu dünyada hiç rahat yüzü görmeyecek misin?” diyecek. Efendimiz (sas) kızının gözündeki yaşları siliyor ve şöyle diyor. “Sabret kızım. Yakın bir gelecekte Allah babanın adını, yeryüzünde kıldan tüyden yapılmış her çadıra, kerpiçten kiremitten yapılmış her eve, ya izzetle ya zilletle sokacaktır.”
Tesettüre Olan İnanılmaz Hassasiyet
Hz. Fâtıma’nın (ra) bir lakabının da Hz. Meryem gibi Betül olduğunu söyleyen Hocamız, Betül’ün anlamının el değmemiş, göz değmemiş demek olduğunu, Fâtıma annemize böyle denmesinin sebebinin ise tesettür konusunda inanılmaz bir hassasiyete sahip olması olduğunu belirterek onun bu hassasiyetini anlatan vefatına yakın zamanda yaşanmış şu hadiseyi bizlerle paylaştı:
“Vefatına yakın, Esmâ b. Umeys’i çağırıyor ve ona ‘Ben artık ölüm yolunda olduğumu zannediyorum ve şu durum aklıma geldikçe hüzünleniyorum; Medineliler kabristanlığa ölülerini taşırken düz bir tahta üzerinde taşıyorlar. Ben o şekilde kabir âlemine taşınmak istemiyorum. Şimdiye kadar hiçbir yabancı göz bana değmedi, Rabbimin huzuruna yürürken bana göz değsin istemiyorum.’ Der. Esmâ anamız bunun üzerine Habeşistan’da gördüğü, ölülerin sandığa benzer bir şeyin içinde taşınması hadisesini anlatıyor ve Fâtıma annemiz bana gösterir misin diyor. Esmâ annemiz onun küçük bir modelini yapıp getiriyor ve Fâtıma annemiz ancak görünce teskin oluyor, kendisinin defin işleriyle uğraşması için Esmâ annemize vasiyet ediyor.”
Muhammed Emin Yıldırım Hocamız gençlere, Kur’an evinin hanımı ve erkeği olmak istiyorlarsa eğer gençlik dönemlerinin kıymetini çok iyi bilmeleri gerektiğini, Kur’an’ın ahkâmıyla amel etmek ve ahlakıyla ahlaklanmak için çalışmaları gerektiğini söyledi ve zamanlarını sünnete uygun tanzim etmelerini tavsiye ederek sözlerini nihayete erdirdi.