Yaşadığımız bu topraklar tarih içerisinde de, bugünlerde de birçok gelişmeye şahit oluyor. Bu gelişmeleri yakından takip ettiğiniz zaman; Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde yaşamış, fırtınalı bir hayatın sahibi olan Neyzen Tevfik’in şu mısraları hemen zihnimizde beliriyor:
Türkü yine o türkü, sazlarda el değişti
Yumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti.
Özellikle son seksen küsur yıldır bu ülkeyi yönetmeye talip olanlar halkın iradesinin kendilerini zorladıkları dönemlerde, derinlerden estirdikleri rüzgarlarla toplumu ciddi bir tedirginlik ve gerginliğe sürüklemeyi üzerlerine bir görev saymışlardır. Ne yazık ki; bu ülkede; terör ve kanın, karmaşa ve gerilimin üzerinden siyaset yapıp, asıl vazifeleri kendilerine akan muslukları korumak olan bir azınlık var ve bu azınlık her seferinde aynı tezgah ve planla karşımıza çıkmaktadırlar. Bugün laiklik ve Atatürkçülük maskesi arkasına sığınan ve kesinlikle takıyye yapan bu azınlık, hiçbir zaman samimiyetle savundukları fikirlerin arkasında olmamış, asıl dertleri hep haksızca elde ettikleri mal, makam ve mevkileri korumak olmuştur. Onlar ne kadar böyle olmadığını ispat etme adına bazı maskeler taksalarda, ne kadar hamasî nutuklar atarak farklı şeyler söyleseler de toplumda ciddi bir kesim artık bu azınlığın gerçek gayesini çok iyi bilmektedirler.
Son Danıştay’a yapılan faili bir yönü ile belli, bir başka yönü ile ise meçhul saldırıdan sonra Hükümette yetkili biri şu açıklamayı yaptı: “Yakında çok önemli gelişmeler olabilir, sürprizlere hazırlıklı olun.” Bu sürprizlerin ne olduğunu bilemiyoruz, ama temenni ve duamız odur ki; artık eğer varsa derinlerde yürüyen bu arı kovanına bir çubuk sokmaları ve onların bu kanlı işten elde edecekleri hesapları alt-üst edip, heveslerini kursaklarında bırakmalarıdır. Eğer bir irade bu yapılara dur demezse kim bilir daha ne kadar bu tarz olaylara şahit olacak ve daha ne kadar toplumsal gerginliği ateşleyecek olayları izleyip duracağız.
Bu olayda geçmişte yaşanan benzerleri gibi üzeri kapanıp suçu sadece kukla olarak yakalanan malum şahsın üzerinde bırakarak, asıl kuklacıların aranmamasına ve onlardan hiç bahsetmeden bu olayı şahsi bir eylemmiş gibi topluma yutturulmasına sebep olacaksa şimdiden şunu itiraf etmeliyiz ki; bu işi yapanların elde edecekleri kazancın onlara ulaşmasına katkı sağlamış olacağız. Şu andan bu katkıların ne olduğu konusunda net bir şeyler söyleyemezsek de en azından bazılarını tahmin etmekte pek de zorlanmıyoruz. Planlanan şeylerin başında Hükümete geri adım attırarak halka rağmen bir Cumhurbaşkanı seçtirmek olduğundan tutunda, üzerinde çokça tartışılan TMK tasarısının yasallaşma sürecinin hızlandırılmasından, ABD’nin İran üzerine planladığı saldırılarda Türkiye’yi kendi saflarına kolay katmak için bir psikolojik hazırlık yapma adına olduğunu söylersek yanılmış olmayacağız. Sadece bu dile getirilenlerle de sınırlı olmadığını biliyor ve burada ifade etmekten bile endişe duyacağımız gelişmelere zemin hazırlama adına bazı planların bir parçası olduğunu düşünüyoruz.
Artık birilerinin bu karanlık güçlere dur demeleri gerekiyor. Bunun çok kolay olduğunu söylemiyorum, ama hep düğmelere onlar basacak, onlar istedikleri gibi bu topraklarda at koşturacak, istedikleri gibi muslukları kendilerine ve yandaşlarının ceplerine akıtacak, biz de seyircimi kalacağız. Bizler ne yaparsak yapalım; ister inançlarımızdan vazgeçelim, ister onların beğenip onayladıkları dili konuşalım, ister onların ellerimize uzattıkları demeçleri okuyalım ve istedikleri imzaları atalım yine de bizlerden razı olmayacaklarıdır. O halde birilerini memnun etme adına değil, tarihe ve silinmez arşivlere daha iyi şeylerle yazılmak için bu olay bir fırsattır. Ellerinde imkanlar bulunan, başta Hükümet yetkilileri olmak üzere, bu karanlık yapıların zararlarına inanan toplumun her kesiminden insanlar üzerlerine düşen görevleri yapmak için kollarını sıvazlamalıdırlar.
Bugün eğer imkanları zorlayarak bir şeyler ortaya koyamayanlar, yarın o imkanları kaybederek pişman olacaklardır. Ama o gün için pişmanlık ne yazık ki hiçbir fayda vermeyecektir.
Şubatın soğuk rüzgarının yeniden esmesini istemiyorsak, bizler akıl ve olgunlukla karşıt rüzgarlar geliştirmeliyiz.
Muhammed Emin YILDIRIM