SUAL: Muhterem Hocam, tesbih namazı ile alakalı bir soru sormak istiyorum. Böyle bir namazın sünnette olmadığı, sonradan uydurulduğu, Peygamberimizin hayatı boyunca bunu kılmadığı falan söyleniyor. Gerçekten Hocam böyle mi? Eğer sünnette yoksa bu namaz nasıl ortaya çıkmıştır? Bilgilendirirseniz memnun olurum. Şimdiden Allah razı olsun.
CEVAP: Muhterem Kardeşim,
Bu namaz, Efendimiz’in (sas) amcası Hz. Abbas’a (ra) öğrettiği ve hediye ettiği, Hz. Abbas’ın da oğlu Abdullah aracılığı ile bize hediye ettiği bir namazdır. Bu rivayet başta İbn Mace ve Tirmizi olmak üzere birkaç hadis kitabımızda şöyle geçmektedir: “İbn Abbas (ra) ve Ebû Râfi (ra) anlatıyor: “Resûlullah (sas) Abbâs İbn Abdülmuttalib’e (ra) dediler ki: “Ey Abbâs, Ey Amcacığım! Sana bir iyilik yapmayayım mı? Sana bağışta bulunmayayım mı? Sana ikram etmeyeyim mi? Sana on haslet(in hatırlatmasını) yapmayayım mı? Eğer sen bunu yaparsan, Allah senin bütün günahlarını önceki -sonraki, eskisi yenisi, hatâen yapılanı kasden yapılanı, küçüğünü büyüğünü, gizlisini alenîsini- yani hepsini affeder. Bu on haslet şunlardır: Dört rekât namaz kılarsın, her bir rekâtta Fâtiha Sûresi ve bir sûre okursun. Birinci rekâtta kıraati tamamladın mı, ayakta olduğun halde on beş kere “Subhanallahi velhamdülillahi ve lâilahe illallahu vallahu ekber” diyeceksin. Sonra rükû yapıp, rükûda iken aynı kelimeleri on kere söyleyeceksin, sonra başını rükûdan kaldıracaksın, aynı şeyleri onar kere söyleyeceksin. Sonra secde edip, secdede iken onları onar kere söyleyeceksin. Sonra başını secdeden kaldıracaksın, onları onar kere söyleyeceksin. Sonra tekrar secde edip aynı şeyleri onar kere söyleyeceksin. Sonra başını kaldırır, bunları on kere daha söylersin. Böylece her bir rekâtta bunları yetmiş beş defa söylemiş olursun. Aynı şeyleri dört rekâtta yaparsın. Dilersen bu namazı her gün bir kere kıl. Her gün yapamazsan haftada bir kere yap, haftada yapamazsan her ayda bir kere yap. Ayda olmazsa yılda bir kere yap. Yılda da yapamazsan hiç değilse ömründe bir kere yap.” (Ebu Dâvud, Salât 303; Tirmizî, Salât 350; İbn Mâce, İkame 190)
Bu hadisten yola çıkarak âlimlerimiz, tesbih namazının kılınmasına teşvikte bulunmuşlardır. Her ne kadar bu hadis İbnü’l-Cevzi tarafından mevzu olarak değerlendirilmişse de, bu diğer âlimler tarafından kabul görmemiştir. Hadis alanında ciddi bir otorite olan İbn Hacer, İbnü’l-Cevzi’nin bu değerlendirmesi için: “İbnü’l-Cevzî bu hadisi mevzûlar arasında zikretmekle kötü yaptı.” der ve hadisin, Buhârî tarafından “El-Kırâatu Halfe’l- İmâm” adlı kitabına alındığını, Ebu Dâvud, İbnu Mace, İbnu Huzeyme ve Hâkim’in, kitaplarına “sahih” vasfıyla aldıklarını, Beyhâki gibi başka birçok muhakkik ulemânın, hadise “sahih” dediklerini kaydeder.
Tirmizî: “İbnu’l-Mübarek ve daha pek çok ilim ehli tesbih namazını rivâyet edip faziletini beyan ettiler.” der. Kaynaklarımız, başta İbnu’l-Mübarek olmak üzere, bazılarının ismini kaydederek bu namazı Selef büyüklerinin kıldığını belirtir. Hadis tenkidinde teşeddüdü ağır basan Dârakutnî de şöyle demiştir: “Kur’an sûrelerinin fazileti üzerine gelen rivâyetlerin en sahihi İhlâs Sûresi hakkında gelendir. Namazın faziletiyle ilgili olarak gelen rivâyetlerin en sahihi de tesbih namazıyla, ilgili olan hadistir.” Ebu Musa el-Medînî, hadisin sıhhatini göstermek için bir cüz te’lif etmiştir.
Ortada âlimlerimizin bu sözleri ve uygulamaları varken, yüzlerce sene bu ümmet bu namazı kılıp, Allah’a yakınlaşma vesilesi olarak ihya etmeye çalışmışlarsa, bize düşen de büyüklerin ayak izlerini takip etmektir.
O izlerden ayrılmama duası ile…